menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sağ–solun ötesinde: Türkiye siyasetini yeniden okumak

21 1
11.09.2025

Türkiye'de ve dünyada siyaseti uzun yıllar belirleyen en temel ölçüt, sağ–sol ayrımı oldu.

Sağ; serbest piyasa, gelenek, muhafazakârlıkla, sol; sosyal devlet, eşitlik, ilerleme, özgürlüklerle özdeşleştirildi. Fakat bugün bu tasnif giderek bulanıklaştı. Ekonomide "sağcı" olup kültürel meselelerde "solcu" görünen hareketler, ya da tam tersi, her yerde karşımıza çıkıyor.

Klasik sağ–sol ayrımı, 20. yüzyılın ideolojik kalıplarını yansıtsa da artık siyaseti açıklamakta yetersizdir; günümüzde ortaya çıkan karmaşık tablo, bu kalıpların ötesinde yeni bir bakış açısını zorunlu kılmaktadır. Bu konuda Prof. Dr. Haydar Baş, 2005 Trabzon mitinginde ve daha sonraki açıklamalarında artık siyasette sol–sağ ayrımının geçersizliği; siyasetin milli - gayri milli / bağımsızlık - manda ekseninde tanımlanması gerektiğini defaten belirtmiştir.

Yeni Bir Siyaset Tasnifi

Bugün Türkiye'de ve dünyada siyaseti sağ–sol kalıplarıyla açıklamak mümkün değildir. Ekonomik bağımlılıklar, güvenlik kaygıları ve kimlik temelli siyasetler, partileri bu klasik tasnifin dışına taşımıştır. Bu nedenle yeni bir değerlendirme ölçüsüne ihtiyaç vardır.

Partilerin konumunu anlamak için beş temel ölçüt öne çıkmaktadır. Birincisi ekonomik bağımsızlıktır; dış borçlanmaya yaklaşım, üretim politikaları ve yerli sanayiye verilen destek bu başlık altında değerlendirilir. İkincisi siyasi egemenliktir; uluslararası kurumlara bağımlılık ya da tam otonomi konusundaki tavır burada belirleyici olur. Üçüncü ölçüt laikliktir; din ve siyaset arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğunu gösterir. Dördüncüsü antiemperyalizmdir; küresel güçlerle ilişkilerin hangi zeminde şekillendiğini ifade eder. Beşinci ve son ölçüt ise milli birliktir; üniter devletin korunması ve etnik temelli ayrışmalara karşı alınan tutumu kapsar.

Siyasetin gerçek gücü, bu alanlarda gösterilen kararlılıkla ölçülmelidir. Atatürk'ün çizgisi de tam bu ölçütlerin birleştiği noktada duruyordu. Cumhuriyet, bağımsızlık, milli irade ve insan hakları temelinde yükselmişti. O, bir yandan halkın egemenliğini tesis etmiş, bir yandan da dünyaya meydan okuyarak bağımsızlığın yalnızca bir hak değil, bir karakter meselesi olduğunu göstermiştir. Bugün siyaseti bu eksende tartışmak, yalnızca partilerin değil, toplumun geleceği açısından da zorunludur.

Bu ölçütler çerçevesinde bakıldığında, Türkiye'deki siyasi partilerin konumları daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Şimdi partileri tek tek ele alalım.

AKP (ilk dönem)

2000'lerin başında "milli irade" ve demokratikleşme söylemiyle yola çıktı, AB süreci üzerinden özgürlükçü bir profil çizmeye çalıştı. Ancak bu süreç, bağımsızlığı değil, Batı'ya entegrasyonu güçlendirdi. O dönem "AB'ye uyum yasaları" çerçevesinde çıkarılan düzenlemeler, egemenlik yetkilerini Brüksel standartlarına göre uyarladı. Bu nedenle antiemperyalist değil, tersine küresel entegrasyon yanlısı bir çizgide durdu.

AKP (bugün)

Bugünkü AKP, söylemde "yerli ve milli"........

© Yeni Mesaj