Bir iman formülünün siyasete alet edilmesi
Türkiye gündemine son dönemde sıkça giren bir ifade var: "Lâ ilâhe illallâh, İbrâhîm Halîlullâh." Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın farklı açılışlarda ve uluslararası mesajlarda kullandığı bu söz, yeni gibi görünse de aslında daha önce Fethullah Gülen hareketinin dinlerarası diyalog faaliyetlerinde öne çıkardığı bir söylemdi. Gülen, Vatikan'la yürüttüğü görüşmelerde "İbrahimî dinler" kavramını temel almış, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'ın ortak atası üzerinden bir kardeşlik zemini kurgulamaya çalışmıştı. Bugün aynı ifade başka bir ağızdan tekrarlandığında, ister istemez benzer tartışmaları alevlendiriyor.
Peki bu söz neden sorunlu?
Çünkü İslam'ın asli iman formülü bellidir: "Lâ ilâhe illallâh, Muhammedün resûlullâh." Bu cümle hem Kur'an hem de sahih hadislerle sabittir. Kur'an, "Allah'tan başka ilah yoktur" (Muhammed 47/19) ve "Muhammed Allah'ın resûlüdür" (Fetih 48/29) ayetleriyle iki temel esasın altını çizer. Hadislerde de İslam'ın beş temel üzerine bina edildiği, bunlardan ilkinin Allah'ın birliğine ve Muhammed'in peygamberliğine şehadet etmek olduğu vurgulanır. Yani bu formül değiştirilemez, eksiltilemez, başka bir unvanla ikame edilemez.
Hz. İbrahim'in "Halîlullah" yani "Allah'ın dostu" oluşu Kur'an'da zikredilir. Bu, onun yüce bir makamıdır. Ancak hiçbir zaman şehadetin bir parçası hâline getirilmemiştir. "Muhammedün resûlullâh" nasla sabit bir iman şartı iken, "İbrâhîm Halîlullâh" sadece bir unvandır. Dolayısıyla bunu iman beyanı yerine koymak bid'attır; risaletin reddi anlamı doğurursa........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Mort Laitner
Stefano Lusa
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon