Bilimin torpille imtihanı
Teknolojik gelişmeler artık sadece bilimsel ilerlemenin değil, doğrudan devlet gücünün ve bağımsızlığının da göstergesidir. Bir ülkenin savunması, ekonomisi, iletişim altyapısı, hatta gıda güvenliği bile teknolojiye bağlıdır. Bu çağda teknolojiye hâkim olmayan milletler, başka milletlerin teknoloji oyunlarında figüran olur.
Peki, bu teknolojiyi kim geliştirecek? Elbette ki akademiler. Üniversiteler. Bilimsel merkezler.
Oralarda kim çalışıyor? Öğretim üyeleri. Mühendisler. Araştırmacılar.
İşte burada temel soru karşımıza çıkıyor: Bu işi kim yapacak?
Cevap açık: İşi, ehli yapmalı.
Ancak bugün ülkemizde "ehliyet" kelimesi içi boşaltılmış bir kavrama dönüştü.
Bir akademik kadroya girmenin, bir projeyi yürütebilmenin, bilimsel bir alanda ilerlemenin ölçüsü ne yazık ki çoğu zaman parti üyeliği, siyasi referans, hatta il başkanı tavsiyesi haline gelmiş durumda.
Soruyorum: Ehliyet sahibi olmanın kriteri bir siyasi gruba sadakat midir?
Üniversiteler, gençlerimize bilim öğretmekle mükelleftir. Bilimin ise doğasında bağımsızlık, sorgulama ve üretme vardır. Bu alanlarda liyakate değil de aidiyete dayalı bir kadro düzeni oluşturulursa, sonuç sadece bireysel adaletsizlik değil, toplumsal iflas olur.
Üniversite, sadece diploma........
© Yeni Mesaj
