menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dış politikada duruş meselesi: Geçmişten bugüne

13 4
07.11.2025
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş, yaptığı bir değerlendirmede şöyle diyor:

"Benim kanaatim, Türkiye bugün ne İsrail'e ne Amerika'ya ne de Avrupa'ya karşı sert bir duruş sergileyebilecek durumda. Bizim eleştirdiğimiz nokta da bu: Devletin imkanlarını yabancılara açan bir anlayış, dış politikada dik duramaz."

Bu söz, aslında Türkiye'nin dış politika tarihine ayna tutan bir yorum. Çünkü Türkiye, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana "dışa karşı bağımsız ama dünyadan kopmayan bir ülke olma" dengesini korumaya çalışıyor. Kimi dönemlerde bu dengeyi tutturmak kolay olmadı; kimi zaman dış baskılar, kimi zaman da içteki zorluklar, ülkenin dış politikada "dik durma" kapasitesini sınadı.

İnönü Dönemi: Zor dönemde akılcı duruş

İsmet İnönü'nün başında bulunduğu II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye, dev bir fırtınanın ortasında gemisini batırmadan yüzdürmeye çalışıyordu.

O yıllarda Almanya, Sovyetler Birliği ve Batılı müttefikler Türkiye'yi kendi taraflarına çekmek için yoğun baskı uyguluyordu.

İnönü, ülkeyi savaşa sokmadan hem Almanya'yla hem de İngiltere'yle diplomatik ilişkileri sürdürebildi.

Bu dönem, dış politikada temkinli bağımsızlık anlayışının temellerinin atıldığı yıllardı.

İnönü'nün "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır" sözü sadece bir temenni değil, aynı zamanda geleceğe dönük bir stratejiydi.

Türkiye'nin dış politikada dik durabilmesi, o günün koşullarında "savaşa girmemek" anlamına geliyordu.

Yani bağımsızlık sadece silahla değil, akılla korunmuştu.

Soğuk Savaş yılları: Dengeyi kaybetmeden Batı'yla ilişki

Savaş sonrası dönemde Türkiye, güvenlik kaygıları nedeniyle Batı ittifakına yöneldi.

1952'de NATO'ya katılması, Sovyet tehdidine karşı alınan stratejik bir önlemdi.

Ancak bu adım aynı zamanda Türkiye'yi Batı'ya daha fazla bağımlı hale........

© Yeni Mesaj