Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır
İnsanın, kendi nefsini, dünyevi arzularını, isteklerini, kötü huylarını ve benliğini Allah yolunda feda etmesidir. Hırs, kibir, haset, kin, öfke gibi nefsin kötü sıfatlarından arınma çabasıdır.
Kişinin kendi varlığını, dünya sevgisini ve kendine ait her şeyi Allah rızası için terk etmesi, kalpte, Allah sevgisinden başka hiçbir sevgiye yer bırakmamaktır.
Tasavvufta kurban keserken söylenen "Allah-u Ekber" sözü, sadece hayvanın boğazlanmasında değil, aynı zamanda nefsin ve nefsi arzuların boğazlanmasında da bir teslimiyetin ifadesidir.
Namazdaki her tekbir de, nefsi, hırsı ve kibri kurban ederek ruhu ve bedeni, Allah için adamak anlamına gelir. Gerçek kurbiyete (yakınlığa) erişmek, ancak bu içsel kurbanı gerçekleştirmekle mümkündür.
Prof. Dr. Haydar Baş kurban ve nefis
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazı ve sohbetlerinde dediği gibi kurban kesmek, zahiren bir hayvanın kesilmesi gibi görünse de, hakikatte nefsin ve nefse ait kötü duyguların feda edilmesidir. Kurban kesen kişi, aslında kendi nefsindeki kötü duyguların ve arzuların kökünü keserek, Allah'ın rızasına ulaşmayı hedefler.
Prof. Dr. Haydar Baş, kurban ibadetinin ruhunun takva olduğunu vurgular. Takva, Allah'a sevgi ve saygıyla kulluk etmek, O'nun yasaklarından kaçınmak ve emirlerine sarılmaktır. Kişi, ancak nefsini Allah yolunda feda ederek takvaya ulaşabilir ve Allah'a yakınlık (kurbiyet) sırrına erebilir.
Bu, kişinin malından, canından, sevdiklerinden ve en önemlisi kendi benliğinden vazgeçerek Allah'ın rızasına nail olmasıdır. Nefsini feda edenler,........
© Yeni Mesaj
