menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yarışın Ortasında Çocuklarımız

10 0
latest

Okulların açılmasıyla birlikte sokaklar, caddeler, servis araçları yeniden hareketlendi. Çocuklar ellerinde çantalarıyla sınıflarına koşarken, velilerin aklında aynı sorular dolaşıyor: “Acaba bu yıl nasıl geçecek? Çocuğum başarılı olabilecek mi? Sınavlarda kaçıncı olacak?” Daha okulun ilk günlerinde bile çocuklarımızı, adını biz koymasak da, görünmez bir yarışın içine bırakıyoruz.

Aslında bu yarış çok eski. Çocuğun ilk adımlarından itibaren başlıyor.

“Seninki yürüdü mü?”, “Benimki konuşmaya başladı bile.” derken yıllar geçiyor ve sahne büyüyor. Kolej sınavları, lise maratonları, üniversiteye giriş yarışı, iş hayatındaki rekabet…

Ve tabii ki en acımasızı: “Senin çocuğun şunu yaptı, benim çocuğum bunu başardı.” Bu karşılaştırmaların gölgesinde büyüyor yeni nesiller.

Halbuki Mevlânâ’nın dediği gibi:

“Herkes birbiriyle yarışır, kimse kendisiyle yarışmaz.”

Biz ise kendi çocuklarımızı başkalarıyla yarıştırıyor, onların en doğal yolculuğunu bir rekabet pistine çeviriyoruz.

Bunları mesela hiç soruyor muyuz kendimize?

Bu hayatı gerçekten ne zaman yaşadık? Ve çocuklarımıza ne kadar yaşatabildik? Çocuğun bahçede düşe kalka oynadığı, denize korkusuzca daldığı, defterinin kenarına hayallerini karaladığı zamanları mı hatırlıyoruz, yoksa onların hangi sınavda kaç puan aldığıyla mı anıyoruz?

Karne günleri, sınav sonuçları ya da sosyal medyada paylaşılan başarı hikâyeleri…

Herkes kendi çocuğunun ışığını parlatmaya çalışırken, o gün istediğini yapamayan, belki de sadece biraz rahatsız olduğu için sınavda başarısız olan çocukların omuzları düşüyor. Bir kâğıt parçası, yılların emeğini, çocuğun iç dünyasını, çabasını ölçebilir mi gerçekten?

Montaigne der ki:

“Çocuklara........

© Yeni Düzen