menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Acıyı suskunluğun gölgesinde saklamak

9 0
24.08.2025

Hayat; bazen sessizliğin içinden geçer. Konuşmadığımız, dile getirmediğimiz, hatta belki de adını bile koyamadığımız duygularımız vardır.

İster 20 yaşında olalım, ister 70… Fark etmez!

Çünkü; Che Lehmann’ın da söylediği gibi, “Konuşmak yaradılıştan, susmak akıldan gelir.”

Ve insan ömrünün herhangi bir durağında, perde arkasına sakladığımız acılarımız, yarım kalmış hikâyelerimiz vardır.

Bazıları, zihnimizin en karanlık odasında kilitli durur. Kimini unuttuk sanırız, ama bir şarkı, bir koku, bir fotoğraf karesiyle ansızın geri gelir.

Geçmiş dediğimiz şey, yalnızca hatıralardan ibaret değildir. O aynı zamanda yaşanmak istenip de ertelenmiş anların toplamıdır.

Gönlümüzde yer eden bu “yarım kalanlar”, bize aslında ne kadar çok şeyin zamana bırakıldığını hatırlatır.

“Zaman” ise, hiç kimseye söz vermeyen, kendi akışında ilerleyen bir misafir gibidir.

“Evet misafir!”

Biz beklerken o geçer, biz susarken o konuşur.

Yaşam dediğimiz rutin, çoğu zaman farkına varmadan içine düştüğümüz bir girdaptır.

Her gün bir sonrakine bağlanır, “arkası yarın” diye sürüp gider.

Yarınlara ertelenen sevinçler, söylenmemiş sözler, atılmamış adımlar…

Daha niceleri akıp gider ömürden…

Ve biz, farkında olmadan dünlerden alacaklı, yarınlardan umutlu yaşarız.

Oysa yarınlar, hiçbir zaman bize kesin dönüş yapmaz.

Suskunluk, bazen en güvenli liman gibi görünür. Konuşursak kırılacağız, anlatırsak yaralanacağız diye düşünürüz.

Ama bilmeyiz ki, sustukça içimizde biriken o yük ağırlaşır.

Sosyologların dediği gibi, birey yalnızca kendi hikâyesini........

© Yeni Düzen