menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Nikos Hristodulidis ve Kıbrıslırum toplumunun derin devleti…”

7 0
24.06.2025

Kiriakos CAMBAZİS / ALİTHİA

(Çok değerli arkadaşımız, Kıbrıslırum araştırmacı-yazar Kiriakos Cambazis, ALİTHİA gazetesindeki makalesinde, “Nikos Hristodulidis ve Kıbrıslırum toplumunun derin devleti” konusunu ele alıyor… 23.6.2025 tarihinde ALİTİHİA gazetesinde yayımlanan Kiriakos Cambazis’in yazısını, bize göndermiş olduğu İngilizce çevirisinden Türkçeleştirerek okurlarımızla paylaşıyoruz. Cambazis arkadaşımıza teşekkürler… S.U.)

Nikos Hristodulidis, sonucunu bilmeksizin zor bir rol mü oynamaktadır? Gerçekten kuşkuluyum bu konuda. Kıbrıslırum toplumunun lideri, derin devletin sözcüsü rolünü kabul etmiştir – Birleşmiş Milletler müzakere süreçlerinin yanısıra Kıbrıs sorununu çözümlemekle ilgili çabaları sürdürürken itibarsızlaştırmakla görevlendirilmiş bir aktördür kendisi. Bu konuda bilinçsizce hareket etmiyor, daha çok BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ve Maria-Angela Holguin’in tüm insiyatiflerini nötralize etmek üzere bilinçli olarak gerginlikler yaratıyor… Kilise liderliği, Grivasçı EOKA’cıların mirasçıları, ELAM öncülüğündeki modern aşırı sağcıların ve Kıbrıs sorununun çözümünü önlemek isteyen gruplar ve ekonomik çıkarların oluşturduğu derin devletin politikalarını ifade ediyor… Bu gruplar, Hristodulidis’in politikalarını destekleyip yönlendirenlerdir. Kendisi ve ekibi yalnızca bu politikaları yürütmek üzere görevlendirilmiştir. Bunların yanında kendi kendilerine siyasi “Merkez” diyen küçük partiler de katılmış, sunulan iktidar ve avantajlarını paylaşmaktadırlar.

MÜLKİYET KONUSU, REDCİ BİR POLİTİKANIN BAYRAĞIDIR…

Bunların politikalarının esas uygulayıcısı olarak Nikos Hristodulidis, bu politikaların Kıbrıslırum toplumunun yaşamsal çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu ortaya koymaya çalışır. İşgal altındaki bölgelerde Kıbrıslırum mallarının sömürülmesi ve satışı konusunu canlandırması bir tesadüf değildir – çünkü bu konu binlerce insanda duygusal yankılar yaratmaktadır ki bunlar görüntüyle öz arasındaki farkı anlamak için mücadele etmektedirler. Bu malları sömürenleri tutuklayıp mahkum ederek, bu politikanın doğruluğu hakkında genel bir argüman oluşturmakta, işgal altında olsa dahi mülklerin devredilemez olduğu yönündeki psikolojiye dayanmaktadır. Yargıyla ilgili konulara devletin müdahale edemeyeceği yönündeki argüman ise, yeni bir beşli konferans için koşulları yaratmaya yönelik Holguin’in çabalarına yönelik siyasi sabotajı gizlemeye yönelik bir gerekçedir. Hristodulidis yeni bir konferans istemiyor. Her iki tarafa da baskı uygulanacağını ve büyük olasılık kaçış yolu bulamayacağı ikilemlere düşeceğini kavrıyor. Yüzeye çıkarmış olduğu “mülkiyet konusu”nun özü de işte budur.

30 Mayıs 2025 tarihli “Kıbrıs Net Haber”de Kıbrıslıtürk gazeteci Emin Akkor’un yazdığı gibi, mülkiyet konusu siyasi bir konudur. Hristodulidis’in yargıya müdahale edemeyeceği yönündeki iddiası, toplumlararası sorunlar yaratan kurnaz bir harekettir. Akkor, Kıbrıslıtürk emlakçıların da baskıyı hissettiğini, kırmızı bültenlerin çıkarılıldığını ve mülkiyetle ilgili kişilerin güneye ya da yurtdışına seyahat etmekten giderek korktuklarını belirtiyor. Hristodulidis konuyu politize etmiştir – konu 1974 statüsüne veya Kıbrıs sorunuyla ilgili daha geniş bir çözüme dayalı olarak çözümlenebilecekken, daha geniş toplumlarararası bir soruna dönüştürmüştür. Bu, bilinçliydi ve başarılı oldu.

GÜVEN YARATICI ÖNLEMLER VE SÜREKLİ DEĞİŞEN ÖNERİLER…

Beşli konferansta her iki lider de belli Güven Yaratcı Önlemleri’i uygulamayı kabul etmişlerdi, böylece Temmuz ayında olası bir yeni konferans için pozitif bir iklim yaratacaklardı. İki tarafı yakınlaştırarak yeni geçiş noktaları konusunda anlaşmayı fasilite etmek üzere BM Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin yeniden bu göreve atanmıştı. Ancak bugüne kadar iki lider basitçe birbirlerini suçlamaya devam ediyorlar ve BM Genel Sekreteri tarafından istenen yapıcı bir iklim olasılığından giderek daha da uzaklaşıyorlar.

Her ne kadar da Güven Yaratıcı Önlemler önemli olsa dahi Kıbrıs sorununun çözümünü oluşturmuyorlar. Daha fazla sayıda geçiş kapısının açılması, birleşmeyi kolaylaştırır çünkü bunlar karşılıklı anlayış ve barış içinde yaşamaya yönelik uygun koşulları yaratır. Hristodulidis ya bunu anlamıyor ya da görmezden geliyor çünkü redçi gündemine hizmet etmiyor bu. Derin devletin talepleri kendisini bağlıyor. Ve eğer Mia Milya kapısı açılsa, Kıbrıslırum toplumu hiçbir şey kaybetmeyecek, tam tersine kazanacaktı. Uluslararası toplumun dikkatli gözü altında Ersin Tatar, dolayısıyla Türkiye üzerindeki baskı artacaktı.

Ancak böylesi gelişmeler, redçi siyasi planlarla uyuşmuyor. Bu nedenledir ki Hristodulidis sürekli olarak ek taleplerle bezeli yeni öneriler ortaya koymakta ve nihayetinde de bunlar Tatar’ın kendi redçi politikalarına fırsat yaratmaktadır. Pratikte her iki lider de kendi halkını........

© Yeni Düzen