menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Kıbrıs’ta iyileşme ve onarıcı adalet sürecine ihtiyacımız var. Kayıp yakınları bunun merkezinde olmalıdır…”

10 1
26.06.2025

Avrupa Parlamentosu’nun sivil özgürlükler, adalet ve içişleri komitesi LİBE’de iki toplumlu kayıp yakınları örgütü “Birlikte Başarabiliriz” adına konuşan kayıp yakını Erbay Akansoy, “Kayıp yakınlarının acısı, aynı acıdır… Kıbrıs’ta iyileşme ve onarıcı adalet sürecine ihtiyacımız var. Kayıp yakınları bunun merkezinde olmalıdır…” dedi.

LİBE’nin Avrupa Parlamentosu’nda 24 Haziran 2025 Salı günü düzenlediği ve “Kıbrıs’ta kayıplar” konusunun ele alındığı toplantıya katılan Kıbrıslırum kayıp yakınları örgütü üyesi Harita Mandoles, yalnızca Kıbrıslırum toplumunun yaşadığı acılar üzerinde dururken, Erbay Akansoy bu konuda fark yaratan bir konuşma yaptı ve her iki toplumun kayıplar konusundaki acılarını dile getirerek bu konuda “intikamcı” değil, “insani” bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini gösterdi…

ERBAY AKANSOY’UN KONUŞMASI…

İki toplumlu kayıp yakınlarının örgütü “Birlikte Başarabiliriz” adına Avrupa Parlamentosu’nda konuşan Erbay Akansoy, şöyle dedi:

“Bugün burada İki toplumlu Kayıp Yakınları, Katliam Kurbanları ve 1963 ile 1974 olaylarının diğer kurbanları insiyatifi, ‘Birlikte Başarabiliriz’ örgütünü temsil ediyorum.

Ben, ikinci kuşak bir kayıp yakınıyım, Mağusa bölgesinden Maratha/Muratağa adlı küçük bir köyden kayıplardır bunlar. Benim adım Erbay’dır.

Köyüm Muratağa ve diğer iki komşu Kıbrıslıtürk köyü olan Sandallar ve Atlılar’dan 126 kadın, çocuk ve yaşlı insan, yakınlardaki Piperisterona köyünden sözde milliyetçi Kıbrıslırumlar tarafından katledilmişlerdi. Katliamların gerçekleştirildiği bu üç köyde toplamda 250’den fazla insan yaşamıyordu.

O günlerde 18 yaşında olan babam, liseden henüz mezun olmuş bir gençti, savaş esiri olarak 86 gün boyunca esir tutuldu ve bu sürede ailesinden hiçbir haber alamadı.

Serbest bırakılıp da köyüne döndüğü zaman, burada bulunan tüm insanların öldürülmüş olduğunu anladı.

Babam annesini yani benim büyükannem Emine’yi kaybetti, o günlerde büyükannem 36 yaşındaydı. Kardeşleri yani amcalarım Mustafa ve Erbay henüz 12 ve 11 yaşlarındaydı. Kızkardeşleri yani benim halalarım Sezin ve Sibel, 15 ve 6 yaşındaydılar. Ben onları hiç tanıyamadan tümü de işkenceden geçirilip öldürüldüler.

Ağustos 1974’te babam geniş ailesinden 32 kişiyi kaybetti. Bunlar öldürülüp 89 diyer kadın, çocuk ve yaşlı insanla birlikte bir toplu mezara gömülmüşlerdi, işlenen suçları saklamak için bedenleri yakılmıştı da…

20 Temmuz 1974 ile 14 Ağustos 1974’te onların başından neler geçti, ne tür bir cehennemde yaşadılar, büyük olasılıkla bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Bu korkunç suçların failleri, herhangi bir kovuşturmaya uğramaksızın hala aramızda yaşıyorlar…

Ben büyürken ve ailemin bir bölümünün kayıp olduğunu kavradığımda ve onlara ne olduğunu sormaya başladığımda babam beni önüne oturtup onların artık hayatta olmadığını ve bununla yaşamayı öğrenmek durumunda olduğumu anlattı.

Babam bana ayrıca bir gün isimlerini henüz bilmediğim bazı Kıbrıslırum arkadaşlarım olacağını, onların da sevdiklerini kaybettiklerini ve onların da tıpkı benim gibi aynı boşluğu hissettiklerini anlattı. Bu insanlarla tanışma şansına sahip oldum, onların öykülerini dinledim ve bu yolculukta onlarla birlikte yürüdüm…

Henüz küçük yaşlarda sevdiğin bir insanı kaybetmiş olmanın acısının etnik kimlik veya herhangi bir sınır tanımadığını öğrendim.

Petros Suppuris ve Yorgos Liasi, Palekitire’de tüm aile bireylerini kaybettiler. Hristina Solomi Patça, babasını ve kardeşini Komikebir’de kaybetti. Dali’den Hristos, Yalusa’dan Spiros, Lurucina’dan Yusuf ve Dohni’den Veli…

Birlikte yaşamayı bilmeyenlerin arzuları nedeniyle ailelerini kaybeden sayısız isimle doludur yurdumuz. Petros, Yorgos ve Hristina’nın ailelerini öldürenler ve bu suçları işleyenler aramızda normal hayatlarını sürdürmeye devam........

© Yeni Düzen