“Darbe ve işgalin komik yanı…”
George Kumullis/POLİTİS
(Çok değerli arkadaşımız, Kıbrıslırum araştırmacı yazar George Kumullis, 19 Temmuz 2025 Cumartesi günü POLİTİS gazetesinde Rumca olarak yayımlanan makalesini bizi kırmayarak İngilizce’ye çevirdi, biz de okurlarımız için bu makaleyi Türkçeleştirdik… “Darbe ve işgalin komik yanı” başlıklı George Kumullis’in makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz… George Kumullis’e de yazısını Rumca’dan İngilizce’ye çevirdiği için çok teşekkür ediyoruz. S.U.)
15 Temmuz 1974’te darbe liderlerinin hedeflerinden biri de Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak yemin etmek üzere “saygıdeğer” bir şahsı seçmekti ve bu şekilde yeni hükümete güvenilirlik sağlamaktı. Bu iş, bekledikleri kadar kolay olmadı ama… Hiçbir olgun ve ciddi Kıbrıslı, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı rolünde cunta suç çetesiyle işbirliği yapmak istemiyordu. Öyleyse nasıl oldu da kala kala Nikos Sampson’a kaldı bu iş?
“GİT BİR KRAVAT GEÇİR BOYNUNA, SENİ CUMHURBAŞKANI YAPALIM…”
Darbe liderlerinden biri olan Yorgitsis, 15 Temmuz’da öğleden hemen sonra, askeri karargah ofisinde dolanıp duran bir “şahıs” farkedecekti… Ona yaklaştı ve bunun Sampson olduğunu anladı. Atina’yla temasa geçmeden ve Yunan Parlamentosu Araştırma Komitesi’ndeki kendi tanıklığına göre, Sampson’a şöyle dedi: “Git bir kravat geçir boynuna ki seni Cumhurbaşkanı olarak yemin ettirebilelim.”
Böylece Sampson, görevinden kovulmuş olan Baf Piskobosu Gennadios tarafından yemin ettirilerek görevinin başına geçti. Yuannides’e Sampson’un Cumhurbaşkanı olarak atandığı hakkında bilgi verildiğinde, anlatılanlara göre Yorgitsis’e bağırmış: “Kıbrıs’ta 500 bin Rum varken, bula bula onu mu seçtin cumhurbaşkanı olsun diye?”
“MAKARİOS HÜKÜMETİNDEN DARBE HÜKÜMETİNE BAKAN!”
Lefkoşa Belediye Başkanı olarak da görev yapmış bulunan Odisseas Yuannides de Guiness Rekorlar Kitabı’nda yer kapmak istiyor. 14 Temmuz 1974’te kendisi Cumhurbaşkanı Makarios’un yasal olarak seçilmiş kabinesinde bir bakan idi. 24 saat içerisinde, darbe hükümetinde bir bakan oldu. Hiçbir zararı yok! Merak ediyorum: Ceza Kanunu'nda darbecilerle işbirliği yapanların cezalandırılması öngörülmediğine göre, bu beyefendilerin siyasi ve ahlaki vicdanları onları suçlulara “hizmet” etmekten ve Kıbrıs cellatlarının sözcüsü ve övgücüsü olmaktan nasıl alıkoymadı?
“BAŞSAVCI KRİTON TORNARİDİS DE İSTİFA ETMEDİYDİ!...”
Demokratik olarak seçilmiş bir hükümet, darbe planlayıcıları tarafından bir diktatörlük empoze etmek maksadıyla devrildiğinde, mantıken ilk istifa etmesi gereken Başsavcı’dır çünkü kendisinin görevi resmi olarak yasaların uygulanmasındaki en yüksek makamdır. Ancak ne tuhaftır ki Temmuz 1974’te Başsavcı olan Kriton Tornaridis’in durumu böyle olmamıştı. Tümüyle Yunanistan diktatörlük rejimine bağımlı olan Sampson hükümetinin yasal danışmanı olmaya devam etmişti Kriton Tornaridis. Tornaridis’in darbeyi kınamayışı dahi kendi başına anayasal düzenden ayrılmanın bir kabulüdür. Ne yazık ki darbe liderleri onun bu duruşunu kullandılar ve darbeyi “devrim” olarak adlandırarak bunun tümüyle yasal olduğunu savundular!
“DARBECİLERE 15 BİN DESTEK TELGRAFI!”
Darbeye direniş hakkında çok şey biliyoruz. Ancak bilmediğimiz şey – çünkü kimse bunu ayrıntılı biçimde incelemedi – madalyonun diğer yüzüdür ki bu da darbeye yaygın destektir – bunun kanıtı da Sampson’un yalnızca bir hafta içerisinde tam 15 bin destek telgrafı almış olmasıdır. Bu 15 bin telgraf, o günlerin yetişkin nüfusunun büyük bir oranını temsil etmekteydi… Ne yazık ki bu konuyu tartışmak bir tabudur çünkü tarihimizin en karanlık sayfalarından birisidir… Makarios’un bizzat kendisi, üzülerek bu telgrafların varlığını kabul etmişti. 1974 sonbaharında Bayan Oriana Fallaci’yle röportajında şöyle demişti Makarios: “Eğer Sampson bir hafta daha iktidarda kalmış olsaydı, kızkardeşim Maria bile ona bir destek telgrafı gönderebilirdi…” Bu itiraf, 1974’teki düşüşümüzü özetliyor. Binlerce örgütün ve Makarios’u desteklemiş ve EOKA B’nin yasadışı eylemlerini kınamış olan pek çok “üst düzey” kişinin Sampson’a destek telgrafları göndermiş olduklarını artık biliyoruz.
“RİK’İN NEŞELİ HALLERİ…”
Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu RİK’in işgali “tarifi”ndeki neşeli tavır ise anıtsaldır. İşgalin olduğu gün sabah saat 5.50’de uyandığımı hatırlıyorum, o günlerdeki bilgiler ve söylentilere dayanarak Türkiye’nin adayı işgal edebileceğinden endişelenmekteydim. Derhal RİK’I açtım ve sabah eksersizleri için müzik çaldığını işittim, anons yapan spiker de bunu tekrarlamaktaydı, bu nedenle rahatladım. İtiraf etmeliyim ki o gün biraz saf davranmıştım. Artık bir bebek olmadığım halde, RİK’in işgalden söz etmemeyi tercih ettiğinden........
© Yeni Düzen
