“Bir Kalbin Sessizliği — Bal Böceğime…”
Birgül Kılıç YILDIRIM
Bazen dünya çok gürültülü olur, bal böceğim…
Ama inan bana, insanı en çok insanların sesi değil, kalplerin sessizliği yorar.
O kadar çok konuşuruz ki, bir kelimenin ardında saklanan bir yüreği duyamayız.
Oysa bazen tek bir bakış, bin cümleden daha çok şey anlatır.
Bir anne düşün, kucağında susturamadığı bir çocuğu var, dışarıda bombalar patlıyor.
O an ne dinden söz eder, ne milletten…
Sadece tek bir dileği vardır: “Bir daha ağlamasın.”
İşte o dilek, insanlığın en saf duasıdır.
Bir çocuk düşün, oyuncağını değil, annesini kaybetmiş.
Gözleri dolu ama ağlamayı bile unutmuş.
Bir taşın ardına saklanmış, dünyadan korkuyor.
Oysa tek istediği, bir elin gelip saçlarını okşaması…
İşte o el, insanlığın unuttuğu merhamettir.
Ama sen, benim bal böceğim…
Ben sana öyle bir dünya bırakmak istiyorum ki,
artık hiçbir çocuk taşların ardına saklanmasın.
Hiçbir annenin kalbi korkuyla çarpmasın.
Ve sen her sabah uyandığında gökyüzü biraz daha mavi olsun.
Biz bir zamanlar birbirimize benziyorduk, bal böceğim.
Aynı gökyüzüne bakıyor, aynı umutla uyanıyorduk.
Sonra aramıza kelimeler girdi: “sen” ve “ben.”
Halbuki hepimiz “biz”dik.
Aynı acıya ağlayan, aynı sevgiyi arayan insanlardık.
Sevgi, aslında savaşların bittiği yerdir.
Ne silah ister, ne zafer…
Sadece bir yürek ister, içten atan bir yürek.
Bir annenin kalbi kadar yumuşak,
bir çocuğun gözyaşı kadar saf bir yürek.
Barış dediğin, büyük sözlerde değil, küçük iyiliklerde gizlidir.
Bir yabancıya uzatılan bir ekmekte,
bir çocuğun başını okşayan bir elde,
bir kalbin diğerine “korkma” deyişindedir.
Ve işte, bal böceğim…
Benim sana vaadim bu:
Bir gün, hiçbir annenin ağlamadığı,
hiçbir çocuğun sığınacak yer aramadığı bir sabahı göreceksin.
O sabah geldiğinde dünya yeniden doğacak —
ve sen, o yeni dünyanın ışığında, özgürce uçacaksın.
*** ÇOCUK EDEBİYATINDA YENİ BİR KİTAP…
Kendimizi keşfetmeye dair bir yolculuk: “Benim mi şimdi bu kanatlar?”
Gönül EKİCİ/BİANET
Hikâyede anlatıcının “kanatlarım yok” diyerek kendini tanımlaması, aslında sadece somut bir durumu değil, “uçma-özgürlük” metaforu üzerinden içsel bir hali ifade ediyor. Uçamadığını zanneden Özgürkanat’ın kendisini tanıma ve nihayetinde “ben de uçabilirim” deme sürecini didaktik öğelerden uzak, akıcı, mizahi anlatımıyla sunan Özlem Ateş, çocuk edebiyatı için dikkatlerden kaçmayacak bir yapıt sunuyor. Ayrıca, “Ben kimim? Kanatlarım var mıydı?” gibi sorulara cevap ararken “öz bilinç” ve “kendi gücünü keşfetme” gibi katmanlı, etkileyici bir anlatımla okurların da kendilerini sorgulamalarına kapı aralıyor.
Kitapta birbirinden renkli karakterlerle tanışıyoruz: Özgürkanat, Maviş, Kadifekanat, Tiktak, Kartopu ve Doktor Hımhım… Yazarın karakterleri yaratmadaki başarısı gözlerden kaçmıyor. Öyle ki kitap bittiğinde de her karakter bizimle yaşamaya devam ediyor. Her biri bizleri hem düşündürüyor hem de eğlendiriyor.
Özlem Ateş’in usta kurgusuna çizimleriyle hayat veren çizer Berna Yangı’ndan bahsetmemek haksızlık olur. Karakterleri çizimleriyle okura hissettiren Yangın, anlatıma uygun görsel uyumla kitapta çok güzel bir ritim oluşturuyor.
Ezcümle henüz çiçeği burnunda bir yayınevi olan Zizi Çocuk’tan çıkan bu kitabın anlatımında samimiyet ve sadelik ağır basarken, bir yandan da daha derin psikolojik katmanlar açığa çıkıyor. Her birimizin kalbine bir soru işareti bırakıyor kitap. Çünkü her birimizin içinde........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein