Cahiller, bedellici sahte Türkçüler ve faşistlere açık mektup!
“Herkes beni sevecek, her yazdığımı, her düşüncemi onaylayacak ve asla kimse de beni eleştirmeyecek” diye bir “egom” ya da “rahatsızlık” sayılabilecek tavrım kesinlikle yoktur!
-*-*-
Küfür, hakaret, tehdit dahi içerse; benimle aynı görüşte olmayan herkesin sosyal medyada paylaştığım yazılarımın altına yaptıkları yorumları dikkatle okurum…
Gönderdikleri mesajları kaydederim.
-*-*-
Bu benim görevimdir…
Belki insanlar haklıdır, belki onlar doğrudur!
Değil mi?
-*-*-
Farklı görüşlere kesinlikle saygı duyarım!
-*-*-
Ancak iki tip insanın görüşlerini asla dikkate almam!
Birincisi; Kıbrıs’ı – tarihini – coğrafyasını zerre kadar bilmeyen, genellikle Türkiyeli kardeşlerimiz…
İkincisi de askerliğini bedelli olarak yapan ister Kıbrıslı Türk ister Kıbrıs Türkü ister Türkiyeli Türk olsun, tüm Türk milliyetçileri…
-*-*-
Bu iki tipi samimi bulmam!
-*-*-
Her yazdığımı noktasına virgülüne kadar okuyan herkese – küfür etseler dahi teşekkürlerimi sunar, hayatta başarılar dilerim!
-*-*-
Tekrar tekrar yazdım, yazmaya hep devam edeceğim…
-*-*-
Sevmeyenim, nefret edenim çok olabilir ama kesinlikle düşmanım yoktur!
Haaa “Kıbrıs cahilleri” ve “asker kaçağı sahte milliyetçi bedelliciler”in yanında bir de Irkçı, faşist olanları İngilizlerin deyişiyle “ignore” eder – geçerim!
Görmezden, duymazdan, anlamazdan gelirim!
-*-*-
Efendim, Kıbrıs meselesi nasıl çözülür?
Bir kere Kıbrıs meselesi, iki tarafın masaya oturup konuşması, anlaşması sonucunda çözülür!
-*-*-
Peki nasıl çözülmelidir?
Şahsi görüşüm; gerçekten neredeyse faşist ELAM ile aynı noktadadır ki bundan – “bir şekilde - utandığımı rahatlıkla söyleyebilirim!
Yani şöyle belirteyim; Kıbrıs’ta bana göre çözüm, Misak-ı Milli – Türkiye örneği gibi olmalıdır!
Bölünmez tek vatan!
-*-*-
Türk – Kürt hiç fark etmez, Rum – Türk – Ermeni Maronit – Latin veya Linobambagi herkes Türkiye Cumhuryeti – herkes Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Kafamdaki ideal çözüm modeli budur!
Türkçe konuşur, İslam’a inanırım!
Türkçe okur – yazar; Kuran’a göre ibadet ederim!
Nesimi’nin dediğinden…
O yar benim size ne?
-*-*-
Andreas kardeşim Ortodoks, Katolik veya Ateist’tir; ister kiliseye gitsin, ister barda içsin!
İster gökyüzüne çıksın seyretsin alemi ister yer yüzüne insin, alem sevsin genni!
-*-*-
Irka, cinsiyete, cinsel yönelime, dini inanca, renge göre asgari ücrete karşı olduğum gibi; bir ülkenin vatandaşlarının da aynı veya benzer kriterlere göre “sadece kendi ırkından olanlara oy verebiliyor” olmalarını gülünç – çağdışı bulurum!
-*-*-
“Mesela Cumhurbaşkanı Elen, Yardımcısı Türk olacak” şartına bir bakalım!
İki büyük nenemin Elen – Latin – Katolik – Ortodoks – Kıbrıslı olmalarını bir yana bırakalım; mesela Moldovyalı bir kadın veya Fransız bir erkekle evlenen “karı kocanın” çocukları, Kıbrıs’a “Cumhurbaşkanı” veya “Muavini” seçilemesin mi?
-*-*-
Ancaaaaak; “if I come to the point” yani “sadede gelecek” olursak; kafamdaki ideal çözüm modeli – Kıbrıs adlı adayı bir türlü paylaşamayan “doyumsuz” siyasi ya da ticari beyinlere uygun değildir!
-*-*-
Türk ve Elen taraflarındaki siyasi doyumsuz – milliyetçilikten kompleksli ve “İngiliz maskarası olmuş” – yani Kıbrıs’ı bölerek bir bok yediğini sananlarla bu işi götürmek çok kolay değildir!
-*-*-
Son zamanlarda “Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devletli çözüm”, örneğin Ersin Tatar’ın “ben icat ettim, Türkiye’ye de kabul ettirdim” diye savunduğu malum pozisyonumuzdur!
-*-*-
Zaaaaart!
Bunu Tatar icat etmedi!
Bu “Temcit pilavı”dır!
Yani “… Temcit pilavı hem mecazi hem de gerçek anlamı olan bir ifadedir. Gerçek anlamda, sahurda ısıtılıp yenen iftar yemeğinden artan pilavı ifade eder. Mecazi anlamda ise, bir konunun sürekli tekrar edilerek gündeme getirilmesi, aynı şeyin tekrar tekrar söylenmesi durumunda kullanılır ve eleştirel bir anlam taşır.”
-*-*-
Kıbrıs’ta iki eşit egemen devletin varlığı mümkün müdür?
En genel anlamıyla baktığınızda, değil… Ayrıca, öyle veya böyle şu anda Kıbrıs Adası üzerinde “üç ayrı egemenlik” bulunmaktadır!
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği…
Türkiye Cumhuriyeti’nin egemen kabul edildiği KKTC…
Ve adı üzerinde, “SBAs”…
Nedir SBAs?
Sovereign Base Areas (SBAs)…
Yani, Egemen Üs Bölgeleri…
Birleşik Krallık'a ait ve Kıbrıs adasında bulunan, Kıbrıs Cumhuriyeti egemenliğinin dışında kalan askeri üs bölgeleridir. Bu bölgeler, Akrotiri ve Dikelya olmak üzere iki ayrı alandan oluşur ve Birleşik Krallık'ın askeri varlığını sürdürmesine ve Kıbrıs'ın stratejik konumu nedeniyle önemli bir role sahiptir…
-*-*-
Statüko, iki devletli değil, üç devletlidir!
Ancak “ikinci egemenlik” yani Tatar’ın savunduğu “ikinci devlet”; hangi açıdan bakarsanız bakın, sorunludur, sıkıntılıdır ve “yasal” değildir!
-*-*-
Kısacası, Ada’da iki devletli çözüm diye savunulan aslında üç devletli çözümdür!
İki devlet........
© Yeni Düzen
