Sınav Sonuçlarını Bir de Böyle Okumak
Her ne kadar “Haziran” tatili çağrıştırsa da aslında içinde bulunduğumuz eğitim sistemi Haziran’ı tam bir sınav ayı haline getiriyor.
Geçtiğimiz hafta Kolej Giriş, iki gün önce fen lisesi ve Anadolu lisesi yerleştirme sınavları yapıldı. Bu sınavlarda aldıkları puanlar kaç olursa olsun, elde ettikleri sonuçlara göre herhangi bir okula kayıt hakkı elde etsin veya etmesin tüm çocuklarımızı kutluyorum.
Ne var ki sınav sonrasında, basında haberleştiren konular ya da sosyal medya paylaşımları bize şunları da gösteriyor.
Sınavlar, yalnızca öğrencileri değil, okulları hatta öğretmenleri de sıralayan bir işlev halini almış durumda. Bu nedenle de okullar arasında da öğretmenler arasında da akademik ve toplumsal itibara dayalı bir hiyerarşi oluşuyor. Bazı okullar “başarılı” olarak konumlandırılırken, diğerleri düşük değerli okullar olarak algılanıyor.
Bu algı, öğrencilerin hem akademik yeterlikleri hem sosyal kimlikleri üzerinden etiketlenmesine; okullara yönelimin bu sembolik değerlerle şekillenmesine yol açıyor.
Öğretmenler arası dayanışma ilişkileri de zayıflayabiliyor, dayanışmanın yerini “daha çok sınav kazandıran” öğretmenin daha kıymetli olduğu anlayışı alabiliyor.
Oysa bildiğimiz bir gerçek daha var: Zaten hep yapısal (bina ve alt yapı yeterliliği), hem öğretimsel (sınıf kalabalıklığı, eksik öğretmen sorunu, materyal yetersizliği) hem de hazır bulunuş düzeyi düşük........
© Yeni Düzen
