menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

 Yargı Kararlarının Eleştirilmesi ve Eleştirinin Sınırları

11 0
24.08.2025

İfade özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin “anası” olarak nitelendirilir ve çağdaş demokratik toplumların en önemli yapı taşlarından biridir. Bireyin düşüncelerini serbestçe açıklayabilmesi, diğer tüm hakların kullanılabilirliği için ön koşul niteliğindedir. John Stuart Mill, susturulan bir düşüncenin yalnızca tek bir kişiye değil, tüm insanlığa zarar verdiğini belirtmiştir. Ona göre, yanlış da olsa bir fikrin ifade edilmesi, gerçeğe ulaşma sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu yönüyle ifade özgürlüğü, sadece bireysel fikirlerin dile getirilmesi için değil, aynı zamanda toplumun entelektüel gelişimi ve demokrasinin yeniliğe açık kalması için de vazgeçilmezdir.

Bununla birlikte ifade özgürlüğü, kimi zaman başka hukuki değerlerle çatışma potansiyeli taşır. Bu değerlerin başında yargının otoritesi ve tarafsızlığının korunması gelir. Yargı, yalnızca uyuşmazlıkları çözen bir mekanizma değildir; aynı zamanda hukukun üstünlüğünün, temel hakların korunmasının ve devletin meşruiyetinin de güvencesidir. Bu nedenle, yargı makamlarının itibarı ve tarafsızlığı hem bireylerin hak arama özgürlüğü hem de kamu düzeninin korunması açısından özel bir öneme sahiptir.

Yargıçların ve yargı kararlarının eleştirilmesi, demokratik denetimin doğal bir parçası olsa da, yargının otoritesine zarar verme riskini de içinde barındırır. Bu ikili durum, ifade özgürlüğü ile yargının saygınlığının korunması arasında hassas bir denge kurulmasını zorunlu kılar. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinin 2. fıkrasında, ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği meşru amaçlar arasında “yargının otorite ve tarafsızlığının........

© Yeni Düzen