Gerçekler Sandığa Çağırıyor: İki Devletli Yanılsamadan Ortak Geleceğe
Son yıllarda kuzeyde siyasal söylemi biçimlendiren en temel vurgu, “iki devletli çözüm” tezidir. Ankara’nın doğrudan yönlendirmesiyle yürütülen bu diplomatik çizgi, özellikle 2020 sonrasında daha da görünür hâle geldi. Gerek Cumhurbaşkanlığı makamının söylem tercihleri, gerekse Türkiye merkezli medya yapılarının bu konuyu “milli dava” havasıyla sunması, toplumda bir umut iklimi yaratmayı hedefledi. Ancak artık şunu açıkça söylemek gerekir: İki devletli çözüm bir söylem değil, bir yanılsamadır.
Uluslararası toplumun 1974’ten bu yana Kıbrıs meselesine bakışı değişmemiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararları açıkça, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka bir devletin tanınmadığını ve kuzeydeki yapının geçerli bir statü kazanamayacağını beyan eder. Aradan geçen kırk yılı aşkın sürede bu kararları esneten, değiştiren ya da geçersiz kılan herhangi bir yeni irade ortaya çıkmamıştır. Üstelik bugün Kıbrıs Türk toplumunun “iki devletli çözüm” iddiasına samimiyetle inanan neredeyse tek ülke Türkiye’dir.
Federal Çözüm
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve uluslararası aktörlerin tamamı çözümü, iki bölgeli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı federal bir model çerçevesinde aramaktadır. Bu yalnızca teorik bir tercih değil, aynı zamanda sahadaki gerçekliğe en uygun modeldir. Çünkü federasyon; tarafların tarihsel varlıklarını koruyarak eşit siyasi temsille bir araya gelmesini ve ortak bir gelecek kurmasını mümkün kılar.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) Pozisyonu
Bu noktada, Türkiye'nin desteklediği TDT’in pozisyonu da oldukça çarpıcıdır. KKTC, geçtiğimiz yıl TDT’ye gözlemci üye sıfatıyla kabul edilmiş olsa da, bu üyelik herhangi bir tanınma anlamına gelmemektedir. TDT’ye üye ülkelerin tamamı Kıbrıs........
© Yeni Düzen
