Adaletin gölgesinde kalan toplum
Merkez Bankası’nın eski başkan yardımcısı, yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı. İlk bakışta, bu olay sıradan bir adli vaka gibi görünebilir: Bir kamu görevlisinin usulsüzlük iddialarıyla karşı karşıya kalması, soruşturma ve ardından gelen tutuklama. Ancak, olayın dikkat çekici bir yanı var: Tutuklanan kişinin, cebimizde taşıdığımız 200 liralık banknotların üzerinde imzası bulunuyor. Yani, günlük hayatımızın en somut sembollerinden biri olan para biriminde adı yazan bir kişi, şu anda cezaevinde. Bu durum, olayı basit bir hukuki meseleden çıkarıp, toplumun adalet algısını ve siyasi reflekslerini sorgulatan bir sembole dönüştürüyor.
SOSYAL MEDYANIN VE EKRANLARIN REFLEKSİ
Haberin yayılmasıyla birlikte, sosyal medya platformları ve televizyon ekranları, her zamanki gibi hızlı bir tepkiyle doldu. Kimileri, “Bu adam AK Parti’ye yakınmış, demek ki bir hesaplaşma var” yorumunu yaptı. Diğerleri, “Parti içi kavga mı çıkıyor? Yoksa kendi adamlarını mı harcıyorlar?” sorusunu gündeme getirdi. Bazıları ise daha ileri giderek, “Onlar kendi adamlarını tutuklar mı hiç? Mutlaka bir oyun dönüyor” dedi. Bu tepkiler, Türkiye’de alışıldık bir manzaranın parçası. Bir kamu görevlisi yargı önüne çıktığında, olayın hukuki boyutu genellikle ikinci planda kalıyor; onun yerine siyasi bir arka plan aranmaya başlanıyor. Yargılama olmazsa “koruma kalkanı”, yargılama olursa “iç hesaplaşma” deniyor. Sonuçta, devlet ne yaparsa yapsın, adalet mekanizması eleştiriden kurtulamıyor.
NEDEN HEP BİR “PERDE ARKASI” ARIYORUZ?
Peki, bu şüpheci yaklaşım neden bu kadar yaygın? Türkiye’de, özellikle son........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein