menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İdealizm ve gerçek- Hakikat ilişkisi

20 1
03.02.2025

Geçen yazıda biraz geometri bilgisi kullanarak çok boyutlu evrenler ve çok boyutlu varlıklar ile bizim dört boyutlu evrenimiz arasındaki ilişkiyi anlatmıştım. Buradan da Helenistik Çağda İskenderiye Mektebinde Plotinos’la gelişen Yeni Eflâtuncu düşünce akımını ve onların bütün Batı kültüründeki mistik etkilerini ele almıştım. İbn-i Sina’dan İbn-i Meymuna, İbn-i Arabi’den İtzak Luria’ya, Farabi’den Spinoza’ya kadar giden ve panteizmin sınırlarında dolaşan bu mistik ve ezoterik irfan okullarının, yani Yahudi, Hristiyan ve İslâm mistisizminin, temeli Yeni Eflâtunculuk’tu.

“Eflâtun'un Phaedo, Parmenides ve Sofist gibi diyaloglarda tanımlandığı şekliyle formlar veya "idealar" teorisi, ideal formları (örneğin geometrideki üçgen, dörtgen gibi şekiller veya İyilik ve Adalet gibi soyut kavramlar), kendisi", yani ister fiziksel ister herhangi bir kişinin bireysel düşüncesinde olsun herhangi bir özel durumdan bağımsız olarak "var olan" mükemmel varlıklar olarak tanımlar. Dünyada var olan her şey, yine de oluş dünyasıyla, doğayla nedensel olarak bağlantılı olan bu eşsiz idealardan birinin yansıması, adeta duvara vurmuş gölgesi gibi var olur. Eflâtun’un meşhur mağara metaforu, işte, bu durumu anlatır. Yani, geçen yazımızla bağlantılandıracak olursak, çok boyutlu bir evrende yaşayan bizler, kendi varlığımız da dahil, var oluşun sadece dört boyutlu evrendeki yansımalarını algılıyoruz. Gerçeklik algılanan eksik ve kusurlu evren iken, hakikat algıların ötesindeki, mükemmel ve kusursuz var oluştur. Bununla birlikte Eflâtun, maddenin bizim algıladığımız şekliyle gerçek olduğunu, ancak geçici, kusurlu ve varlığının sonsuz idealara bağlı olduğunu savunur. Eflâtun'un düşüncesi oldukça etkiliydi ve daha sonra Yeni Eflâtuncu düşünürler Eflâtunculuğu yeni yönlerde geliştirdiler. Daha sonraki Yeni Eflâtuncuların en etkilisi olan Plotinus’a göre, Varlık ve Akıl, tek bir doğaya sahiptir, birbirinde ayrılamaz ve ayrıştırılamaz. Böylece, Yeni Eflâtuncu düşünceyle birlikte Batı felsefesinde ilk kez yalnızca ruhun veya aklın var olduğunu savunan gerçek bir idealizm ortaya çıkmıştır. Yeni-Platoncu düşünürlere göre ilk neden veya ilke, her şeyin hiyerarşik bir süreçle türetildiği İyilik İdeası, yani Bir'dir. Burada bütün varoluşun bir bütün olduğu ve bölünemeyeceği, ancak bizim algılarımızın sınırları ve kısıtları sebebiyle birlik (vahdet) yerine çokluğu (kesreti) algıladığımız söylenebilir. Neticede hepimizin kaynağı sonsuz İyilik, sonsuz Işık ve sonsuz Bilgi olan Varlıktır. Pekiyi buradan idealizme nasıl geçiyoruz?

Felsefi idealizm veya metafizik idealizm olarak da bilinen felsefedeki idealizm, en temelde gerçekliğin akıl, ruh veya bilince eşdeğer olduğu, gerçekliğin tamamıyla zihinsel bir yapı olduğu;........

© Yeni Birlik