menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hegemon, para ve ahlak: FED’in yaratıcı yıkım çağı

12 0
01.12.2025

40 yıldır FED, Volcker’dan Powell’a uzanan bir çizgide fiyat istikrarı ve kurumsal bağımsızlık üzerinden ABD hegemonyasının “güven makinesi” gibi çalıştı. Trumpçı dönemde ise aynı kurum, kısa vadeli büyüme ve iç siyaset baskısıyla yeniden şekillendirilmek isteniyor. Soru şu: Bu bir Schumpeterci “yaratıcı yıkım” mı, yoksa hegemonun ahlaki zeminini aşındıran bir kurumsal çürüme mi?

1.GİRİŞ:

Geçen yazıda soruyu basit koymuştum:

“Trump, FED’in başına Kevin Hassett gibi “yerli ve milli” para politikasına yatkın bir ismi getirirse ne olur?”

Orada meseleyi daha çok bugünün üzerinden tartıştık. Biraz daha yüksek enflasyon, biraz daha zayıf dolar, daha az dış ticaret açığı… Ve bütün bunların, Trump’ın muhafazakâr küçük tüccar–KOBİ seçmenine nasıl hitap ettiğini anlattım. Yani “Trump Holding”in CFO arayışını konuştuk.

Bugün ise aynı soruyu bir adım geriden soralım:

“FED’in başındaki isimden çok, kurumun kendisi nasıl bir dönüşüm yaşıyor? Volcker’dan Trump’a uzanan çizgi, ABD hegemonyasının ahlaki ve kurumsal hikâyesini bize nasıl anlatıyor?”

Bu yazıda tam da bunu yapacağım. Schumpeter’in “yaratıcı yıkım” kavramını merkez bankacılığına uygulayacağım; ardından da “Ahlakın Ekonomi Politiği” çerçevesinden bağımsız kurumlar–siyasal iktidar–meşruiyet üçgenine bakacağım.

2. VOLCKER’DAN POWELL’A: FED’İN UZUN DÖNGÜSÜ

FED’in son 40 yılı aslında bir isimler listesinden ibaret değil:

Volcker, Greenspan, Bernanke, Yellen, Powell…

Bu isimler aynı zamanda ABD hegemonyasının para rejiminin evreleri.

Volcker dönemi 1970’lerin yüksek enflasyon krizinden doğdu. Fiyatlar kontrolden çıkmış, doların itibarı aşınmıştı. Volcker, faizleri acımasızca yükselterek enflasyonu kırdı. İşsizlik arttı, küçülme yaşandı ama FED, siyasetçilere şunu gösterdi: “Gerekirse size rağmen yaparım.” Böylece iki şey inşa edildi:

Bir, enflasyonu gerçekten ciddiye alan bir merkez bankası imajı.

İki, gerektiğinde siyasetle çatışabilecek kurumsal otorite.

Sonra sahneye Greenspan dönemi çıktı. Uzun büyüme yılları, düşük enflasyon, “Great Moderation” diye pazarlanan bir istikrar hikâyesi… FED, piyasalarda neredeyse bir “koruyucu melek” gibi görülmeye başlandı. Faiz indirimleriyle balonların acısını yumuşatmaya çalışan, her krizde imdada yetişen bir kurum. Ancak bu dönemin karanlık yüzü de vardı: Dot-com balonu, varlık fiyatı şişmeleri, finansal serbestleşmenin denetimi aşındırması… Greenspan’in “piyasa her şeyi çözer” özgüveni, 2008’de ağır bir fatura hâlinde geri döndü.

Bernanke ve ardından Yellen işte bu enkazın üzerine geldiler. 2008 krizi, faizleri sıfıra indiren ve FED bilançosunu tarihte görülmemiş ölçüde şişiren bir dönemi başlattı. Niceliksel genişleme (QE) programları, tahvil alımları, likidite enjeksiyonları… FED artık sadece enflasyonu kontrol eden bir kurum değildi; sistemi hayatta tutan son kurtarıcı rolünü üstlenmişti. Bu, para politikasının doğasını değiştirdi:

Merkez bankası bir yandan fiyat istikrarını gözetiyor, öte yandan finansal piyasaların çöküşünü önleyen “ateş söndürücü” olarak çalışıyordu.

Ardından Powell dönemi geldi. Pandemi şokunun ardından enflasyon geri döndü. Önce “geçici” dendi, sonra faiz artışlarıyla fren yapılmaya çalışıldı. Aynı anda FED, devasa bilançosunu küçültmek (QT) ve siyasetten gelen baskılara karşı durmak zorundaydı. Powell’ın en kritik özelliği şuydu:

Bir yandan Volcker geleneğinden gelen “fiyat istikrarı ciddidir” mesajını korumaya çalıştı; diğer yandan Trump dâhil siyaset sınıfından gelen sert eleştirilerle yüzleşti. Yani FED, “bağımsız ama kuşatma altında” bir kurum görüntüsü verdi. Kısacası Volcker’dan Powell’a uzanan bu uzun döngü, FED’i ABD hegemonyasının teknik beyni hâline getirdi. Görevi sadece faiz ayarlamak değildi;........

© Yeni Birlik