menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Haşim: Geleneğin değişerek yeniden doğuşu

6 0
26.05.2025

GİRİŞ

Bundan önce bu köşede “Ahmet Hâşim’in Sihirli Halısı” adlı bir yazı yazmıştım. O yazıda öncelikle Ahmet Hâşim’in hayat öyküsüne ve Fecr-i Âti dönemi içindeki yerine değinmiş; ardından “sembolizm”i tanımlayarak Hâşim’deki sembolizmin izlerini örneklerle açıklamıştım. Göl Saatleri isimli kitabındaki “Mukaddime” şiirinden alıntıyla onun “hayal havuzundaki yansıma” anlayışını aktarmış, Divan geleneğiyle kurduğu köprüyü ve imge zenginliğini vurgulamıştım. Yine o yazıda “Merdiven Şiirini” de paylaşmıştım. ()

Son zamanlarda ülkenin ahvâl-i umumiyesi hiç de iç açıcı değil. Aklımızdan bile geçmeyecek olaylar birbiri ardına sökün ediyor. Toplumda gelir ve servet eşitsizliği en yüksek düzeye çıkmış vaziyette. Sokakta kime baksam yüzünden düşen bin parça… Umutsuzluk, keder ve öfke herkesi kaplamış gibi… Bu durumda biraz sizi farklı limanlara götüreyim istedim. Bu yüzden, bugünkü ve bir sonraki yazılarımda yine Hâşim’e dönmek istiyorum. O yazıda sadece kısaca geçtiğim “Merdiven Şiirini” bu iki yazıda inceleyeceğim.

MERDİVEN

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,

Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

Yukarıda Ahmet Haşim’in en güzel şiirlerinden biri olan Merdiven’i sizlerle paylaştım. Ama önce Hâşim’in sanat anlayışını en güzel şekilde anlatmak için sembolizm ve empresyonizm adlı sanat akımlarını kısaca tanımlayacağım. Önce sembolizm…

SEMBOLİZM: GÖRÜNEN İÇİNDE GÖRÜNMEYENİ ANLATMAK…

Sembolizm, 19. yüzyılın sonlarına doğru Fransa’da Charles Baudelaire, Stéphane Mallarmé ve Paul Verlaine gibi şairlerin öncülüğünde doğan bir edebî akımdır. Bu akımın temel amacı, kelimeleri salt anlatım aracı olmaktan çıkarıp imgeler aracılığıyla “gizli anlamlara” eriştirmektir. Sembolist şiirde gül yalnızca bir çiçek değil, aşkın, tutkunun veya hüznün simgesi; mehtap salt gece ışığı değil, özlemli bir bekleyişin metaforudur. Şair, doğrudan açıklamadan kaçınarak okurun zihninde çağrışımlar yaratmayı, bu çağrışımların karşılıklı bir okur–metin deneyimine dönüşmesini hedefler.

Ses ve ritim, sembolist şiirin müzikal doğasını oluşturur. Kafiye ve vezin geleneksel kalıplar içinde tutulabileceği gibi bilinçli olarak kırılarak serbestleşir; böylece şiir, piyanoda yayılan akorlar gibi titreşimler üretir. Örneğin Baudelaire’in “Solgun Madam” şiirinde, kadının solgun teni ve düşsel bakışı, tek başına bir karakter tanımından çıkarak içsel dünyamızdaki karanlık duygulara kapı aralar. Okuyucu, betimlenen her ayrıntıda kendi ruh hâlini keşfeder.

Sembolizm, “gülü” sadece çiçek değil, aşkın ya da hüznün işareti haline getirir; “suyu” salt bir sıvı olmaktan çıkarıp bakiyede kaldığı her damlada metafizik bir arınma veya kederi fısıldayan bir öğeye dönüştürür. Böylece kelimeler, görünmeyeni sezdiren birer kapıya dönüşür.

Kısaca özetlemek gerekirse sembolizm görünenin ardındaki görünmeyeni, mana içindeki manayı anlatmaya........

© Yeni Birlik