Algoritma yetmez: Öğrenmenin motoru kod mu, muhakeme mi?
Yapay zekâ insan emeğini ikame mi eder, yoksa tamamlar mı? Cevap, kas emeğinden zihin emeğine geçişte; eğitimi algoritmadan değil, etik sorumluluk ve analitik muhakemeden güç alan bir sistem olarak yeniden kurmakta gizli.
Geçen yazıda yapay zekânın gelişmesi ve çok yakın bir gelecekte üretim hattında yoğunluklu bir biçimde robot kullanımının gerçekleşmesi durumunda emeğin üretimdeki anlam ve rolünün değişeceğini tartışmıştım. Eğer artık fiziki emeğin yerini büyük oranda robotlar ve zihni emeğin yerini de yine yapay zekâ alacaksa insanlar ne yapacaktı, emeksiz üretim olabilir miydi? Elbette emeğin olmadığı bir üretim olamaz, ancak teknik ilerleme ve teknolojik değişimin üretim fonksiyonunu değiştireceği aşikârdır. Böyle olunca yeni bir üretim tarzında emeğin yeri, rolü ve anlamı da değişecektir. Pekiyi, bütün dünyada iş gücü mevcut donanımıyla bu ihtiyacı karşılayabilir mi? Hayır. O halde bu donanımı nasıl sağlayabilir? Yeni bir eğitim sistemiyle. Tabii ki, ben hiçbir zaman, bir eğitim bilim uzmanı olduğumu iddia edemem. Ancak bir iktisatçı olarak, iktisadi kavramlar çerçevesinde, yeni bir toplumda ihtiyaç duyulacak yeni eğitim sisteminin temel noktalarını gösterebilirim. Bugün bu konuya yoğunlaşacağım…
GİRİŞ
Yapay zekâ, insanlığın üretim biçimlerini olduğu kadar öğrenme biçimlerini de dönüştürüyor. Artık emeğin merkezinde kas değil, kavrayış var; üretimin motoru fiziksel değil, zihinsel. Bu yeni çağda eğitim sistemi, bilgi aktaran bir mekanizma olmaktan çıkıp düşünme biçimlerini şekillendiren bir bilinç inşa alanına dönüşmek zorunda. Çünkü yapay zekâ bilgiye erişimi kolaylaştırıyor, ancak anlamı ve ahlaki yönü ortadan kaldırma tehlikesini de beraberinde getiriyor. Bugün eğitim, kodlamayı öğretmekle övünüyor ama kodun ardındaki muhakemeyi, algoritmanın ötesindeki vicdanı ihmal ediyor. Oysa insanı makineden ayıran fark, yalnızca öğrenme hızı değil; öğrendiğini doğru ve adil biçimde kullanma yetisidir. Geleceğin eğitim sistemi, bu nedenle veriyi ezberleten değil, değer üreten; aklı hızla değil, hikmetle çalıştıran bir yapıya evrilmelidir.
1.EMEĞİN ZİHNÎ BİLEŞENİNE GEÇİŞ VE EĞİTİMDE ALGORİTMİK TUZAK
Sanayi çağının işçisini fabrika biçimlendirdi; bilgi çağının insanını ise algoritma biçimlendiriyor. Kas emeği nasıl tezgâh başında disipline edilmişse, zihin emeği de ekran karşısında standardize ediliyor. Bu süreçte eğitim sistemi, üretim tarzının bir yansıması olarak, giderek ölçülebilirliğe, performansa ve otomasyona teslim oluyor. Öğrencinin öğrenme süreci, tıpkı bir üretim hattı gibi aşamalara, puanlara ve veri girişlerine bölünüyor. Oysa gerçek öğrenme, nicel değil nitel bir süreçtir; merakla, sezgiyle ve içsel motivasyonla beslenir.
Yapay zekâ destekli eğitim araçları bu potansiyeli büyütebilirken, aynı zamanda tehlikeli bir yanılsama da yaratıyor: Sanki insan zihni de algoritmalar gibi hesaplanabilir ve önceden programlanabilir bir........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein