menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kötülük problemine dair...

9 1
20.06.2025

Yazar, Hıristiyanlıkla başlayan inanç yolculuğunda üç temel soruya cevap bulamayınca ateizme savrulduğunu anlatıyordu. Bu sorulardan biri, asırlardır zihinleri meşgul eden kötülük problemiydi:

Eğer kâinatın “mutlak iyi” bir Yaratıcısı varsa, kötülük nasıl var olabilir?

Bu basit gibi görünen soru, Antik Yunan’dan modern çağa kadar sayısız insanın inançla bağını gözden geçirmesine sebep oldu. Kimi bu soruya takılıp Yaratıcıyı reddetti, kimi ise kötülüğün varlığına teolojik ve felsefî açıklamalar getirmeye çalıştı.

Bu tartışma, İslâm düşünce tarihinde de yankı bulmuştu; birçok âlim bu meseleyi ele almış, hatta bazıları meseleyi açıklarken itikadî sınırları zorlayacak yorumlara başvurmuştu. Bazı akımlar, kötülüğü tamamen insanın fiillerine yükleyerek Allah’ın rahmetini kötü eylemlerle bağdaştıramadı. Yunan felsefesinden etkilenen bazı düşünürler ise bu meseleyi izah ederken kelâmın sınırlarını zorladı.

Bediüzzaman Said Nursî ise bu konuya “Halk-ı şer şer değil, kesb-i şer şerdir.” ifadeleriyle açıklık getiriyor.

Yani: Kötülüğün yaratılması kötü değildir; kötülüğü seçmek, onu fiile dökmek kötüdür.

Şerrin yaratılması, imtihanı mümkün kılar. Her şeyin iyi olduğu bir dünyada imtihan da, sorumluluklar da, irade de, Cennet ve........

© Yeni Asya