Üç büyük rehberi nasıl duymadın?
Kitab-ı Kebir-i Kâinat
İnsan devasa bir yaratılış sistemi içinde yaşıyor. Kitap gibi bir kâinat!
Neresinden bakarsanız bakınız, azıcık aklı olan bir insan bu devasa kâinatın yaratıcısı kimdir diye sormaz mı? Ama çok ilginçtir: Biz sormuyoruz! Sonra da “Allah nerede?” gibi aymaz sorular, hele bu asırda, bizi mahvediyor. İnancımızı yitiriyoruz.
Oysa bir değil, tam üç adet küllî rehberimiz var. Mahşerde, “bu üç rehberi hiç duymadın mı?” denirse mahcup olmaz mıyız?
Bunlardan “birisi: Şu kitab-ı kebir-i kâinattır.”1
Yani bu büyük kâinat kitabıdır. Bediüzzaman Risale-i Nur’da bu devasa kâinatı Rabbimizi bize tanıtan bir büyük kitap olarak takdim ediyor. Bu büyük kitabın hangi sayfasını açsanız, hangi noktasına baksanız, hangi faslını tetkik etseniz bir büyük kudret, bir sonsuz ilim, bir yüksek hikmet, bir eşsiz irade, bir misilsiz rahmet, bir benzersiz hilkat adeta gözlerinize sokulur, kendini okutur ve sizi hayran bırakır.
Kur’ân birçok ayetiyle, insanın nazarını kâinatı okumaya, düşünmeye ve Rabbini bulmaya davet ediyor. İnsan da –özellikle bu son asırdaki insanlar- adeta bu İlâhî çağrıya uymuş, kulak vermiş, itaat etmiş ve kâinat üzerinde enva-i çeşit ilimlerle incelemelerini sürdürüyor.
........© Yeni Asya
