Nefsinizi susturunuz?
Kırıcı Olmayalım
Her zaman, ama bilhassa zor günlerde muhabbet, sevgi, saygı, nezaket, nezahet, akl-ı selim ve sağduyu ruhunu daha fazla canlı tutmalıyız. Önyargılı ve ayrıştırıcı bir dilden uzak durmalıyız. Meramımızı daha sevimli ifadelerle anlatma imkânımız varken, kırıcı bir tarz seçmek bizi ifade etmez.
Su-i zan, riya, ucb gibi kötü hasletleri hayatlandıran bir üslûp yerine, ihlâs, tevazu, mahviyet ve uhuvvet gibi ulvî hasletlere hayat veren bir üslûp, Risale-i Nur’dan öğrendiğimiz düsturlardandır.
Adavetkâr bir tutum yerine musalahakâr davranmak her zaman şiarımız olmalıdır. Her gün dünya kadar yamuk insana tebessüm ve hoşgörü dağıtıp da, iş kendi kardeşine gelince iki kelâm etmeden tansiyonu yükseltmek insaf ile bağdaşmaz.
Mübalâğacı Olmayalım!
“Mübalâğa ihtilâlcidir”1 diyen bir Üstadımız var. Aynı Üstad, “Biz muhabbet fedaileriyiz. Husûmete vaktimiz yoktur”2 da der. Aynı Üstad şunu da söyler: “Mü’minin şe’ni, kerîm olmaktır. Senin ikramınla sana müsahhar olur. Zahiren leîm bile olsa, iman cihetinde kerimdir. Evet fena bir adama “İyisin iyisin” desen, iyileşmesi ve iyi adama, “Fenasın fenasın” desen, fenalaşması çok vuku bulur.”3
Aynı Üstad şunu da söyler: “Bin haysiyetim olsa,........
© Yeni Asya
