Hutbelerin manevî atmosferi
Oysa ne acıdır ki, günümüz hutbeleri bu beklentileri çoğu zaman karşılamıyor. Evet, minberde okunan sözler genellikle doğrudur, hatta dinî açıdan yerindedir. Fakat ruhu olmayan bir beden gibi, canı eksik kalıyor. O yüksek kürsüde, gökten inmiş gibi gelen bir ses yerine, çoğu zaman sıradan bir memurun açıklaması gibi konuşmalar işitiyoruz.
Bugünün hutbeleri tesir etmiyor, çünkü metinler çoğu zaman kalıplaşmış, ezbere, hissiz ve mekanik bir şekilde aktarılıyor. Hutbe dediğimiz şey sadece bilgi vermek değildir. Aynı zamanda kalpleri titreten, vicdanları uyandıran, ruhları dirilten bir çağrıdır. Eskilerin deyimiyle "hitabet-i diniye", sadece akla değil, kalbe ve ruha da hitap etmelidir.
İşte burada Üstad Bediüzzaman Said Nursî'nin Risale-i Nur hizmeti devreye giriyor. Risale-i Nur, sadece aklı ikna eden mantıklı izahlar sunmakla kalmıyor; aynı zamanda kalbe ve vicdana da derin bir tesir bırakıyor. Bugün bazı insanlar Risale-i Nur’u, “ağır” ya da “sadece akla hitap eden”........
© Yeni Asya
