Zamanımızın annelerini bedbaht eden bir mesele…
Bu mevzunun bir makalede anlatılamayacağını biliyoruz. Bütünü elde edemeyeceğiz diye, tümünü terk edecek de değiliz. O çerçevelerden birisinin kenarını… Büyük ve geniş binanın bir taşını… Veya bir alâmetini… Okuyucularımız ariftirler, işaret yeter.
Yaşayabilmek için başka insanlara muhtaç ve hayatına içtimaî dayanışmalarla devam edebilen insanın evlenmesinin en büyük hikmeti, elbette neslin devamı olacaktır. Nesli devam ettirmek üzere bu ağır yükü omuzlanan kadın ve erkeğe, Allah’ın ihsan ettiği peşin zevkleri burada anlatmayacağız. Fakat ebeveynler hayatı kolaylaştırmak ve meşakkatleri tatlılaştırmak üzere yine Rablerine, O’nun (cc) mesajına ve en büyük öğretmenimiz olan Peygamberimizin (asm) tavsiyelerine ve pratiklerine yöneldiklerinde, hep mutlu olmuşlardır. Mutlu yuva ve yuvanın mutlu fertleri… Ve sonra bu mutlu insanların hayatları ve çalışmaları… İşte büyük medeniyetler bu mutlu başlangıçların meyveleridir.
Sözünü ettiğimiz annelere: “Binbir ihtimamla yetişmesine çalıştığın yavrunun, ona ihtiyacın olduğunda (ihtiyaç maddî değildir) nasıl bir insan olmasını beklersin?” sorusuna verecekleri cevapları da tahmin edebiliyoruz. Rablerini tanıyan, Kur’ân ve Sünnet’teki “hukuku’l-valideyn”i bilip riayet eden........
© Yeni Asya
