menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tek adam rejimi mi, komite diktatörlüğü mü?

8 1
23.05.2025

Zahiren doğru, kulağa da hoş geliyor. Gel gör ki, içinde bulunduğumuz Âhirzaman’da, cihanşümul müstebit dinsizlik cereyanları, ferde değil, cemaatlere dayanarak çalışıyorlar. Onlardaki tahribatlarda veya istibdatlarda “riyaset-i şahsiye” dediğimiz, fertlerin istibdatlarıyla olan şekilden ziyade; oluşturdukları şahs-ı manevîleri temsil eden komitelerle icraatlarını yapıyorlar. Zahiren fertler sahnede görünse de, her türlü çalışmalarında şahs-ı manevînin kuvvetli hâkimiyetini görebiliyoruz.

Bediüzzaman’ın Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte tanımladığı ahirzaman dilimindeki mücahedenin yeni hali de, ferdin istibdadını nazara almıyor. İstibdadın dünya çapında teşkilâtlı ve farklı ilgilerle bir araya gelerek cemaatleşmiş mücadelesini esas alıyor. Devletlerin ve milletlerin güçlerini aşacak cihanşümul oluşumlardan bahsediyor, Said Nursî… Ve nitekim zamanımızdaki belli özel şirketlere ait sermayenin, devletlere ve milletlere tahakküm edecek seviyelere çıktığını hepimiz biliyoruz. Dünyadaki bütün savaşların ve mücadelelerin küresel cereyanlara dayandığı günümüzde, yanlış olarak ferdî istibdadı öne çıkararak şikâyette bulunmanın neden hatalı olduğunu, iki zahirî sebebe bağlıyoruz. Bu sebeplerden biri, demokrasinin gereğini yapmaktan uzak diktatörlerin, birlikte çalıştıkları küresel cereyanları bilememesi/tanıyamaması olabilir. Veya o diktatörler, şerrinden korktuğu o dünya çapındaki cereyanı deşifre etmekten imtina ediyor. Meselâ Çin rejiminin geleneksel kimliği komünistlik olduğu halde, onun günümüzdeki uygulamasına bazıları “otoriter cumhuriyet” veya “kapitalizm” dediklerinde, muhataplarımızın, Çin’i emrine almış cereyanlarla........

© Yeni Asya