menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Müstehcenlik illetine karşı, devlete düşen vazife…

16 2
14.07.2025

İki yüzyıla yakındır; muhataplarını “hürriyet düşmanı,” “gerici,” “yobaz,” “mürteci,” “cumhuriyet düşmanı” ve nihayet “Şeriatçı” nitelemeleriyle suçlayarak dinsizlik ve ahlâksızlıklarını gizleyenlerin reflekslerini de az-çok biliyoruz. Fertten devlete uzanan insanî sosyal zinciri, ancak Bolşevikler reddederler. Ne demokratik cumhuriyeti, ne laikliği, ne mevcut hükümetin icraatını ve ne de arzuladığımız demokratik/hürriyetperver, adaletli ve dindar devleti anlatacak değiliz.

Milletinin birlik-beraberliğini, halkının ruh/beden sağlığını, refahını, iç barışını, geleceği olan nesillerin yuvalarını ve vatanın bütünlüğünü öncelikli vazifeleri arasında kabul eden her devlet; ahlâksızlığa, fuhşa, tembelliğe ve cehalete sürükleyen müstehcenliğe karşı, mutlaka tedbir alacaktır.

Elbette kimsenin mahrem hayatına –başkalarının hukukuna tecavüz edilmemek kaydıyla– karışamaz. Lâkin, her ferdin hakkını korumak devletin vazifesidir. Temel ihtiyaçlarını temini, hürriyeti, beden-ruh sıhhati ve mülkiyet hakları devletin teminatındadır, fertlerin. Bu temel ihtiyaçlarla müstehcenliğin alâkasını inkâr edenler, şu yaz mevsiminde dışarda gezme hürriyetlerini kaybetmiş dindarları bilmiyorlardır. Kur’ân’ın “büyük günah olarak” belirlediği göz zinasına girmemek için evlerine hapsolmuş erkeklerin gezme hürriyetlerini korumak da, devletin görevi olmalı. Fıtratın çirkin ve dinin haram saydığı kıyafetlerle dışarıya çıkan kadını, güzelce ikazın da zabıtanın vazifesi........

© Yeni Asya