Kemalistler, Said Nursî’yi Şam-ı Şerif’e sokmak istemiyorlarmış
İnkârcı Kemalistler, Şam-ı Şerif ile Said Nursî arasındaki tarihî münasebeti bilselerdi, Suriye devletinin Risale-i Nur külliyatını camilere koymasına, gazetelerinde şikâyetçi olmazlardı. Önce Said Nursî’nin hayatını, sonra Şam-ı Şerif’in son yüzyıldaki serüvenini ve nihayet, Beşşar Esad zamanında küresel ihtilâlci Marksistlerin tetikçileriyle savaşan Şam-ı Şerif’in son on beş senesini bilselerdi, yeni Suriye hükümetinin Risale-i Nurlara yaklaşımlarını jurnalleme zahmetine katlanmazlardı…
En azından, Şam-ı Şerif’i Beşşar zamanında medreseleriyle ve camileriyle savunurken şehid olan son müftü Ramazan El-Butî’nin Risale-i Nur talebesi ve Bediüzzaman hayranı olduğunu bilselerdi; hiç, ama hiç yanaşmazlardı… Dedik ya, cehaletin inada ve küfre bulanması öldürücüdür.
İhtilâlci Marksist Sol’un medyasına yansıyan haber üzerine şu satırları yazma ihtiyacı duyduk. Şam-ı Şerif ve Said Nursî münasebetleri üzerine ciltlerce kitaplar, ancak hakikati detaylarıyla ortaya koyabilir.
Önce Müslümanlar açısından Şam-ı Şerif’in misyonu ve manası… Sonra tarihçesi… Ve İslâm Birliği’nin mübarek merkezlerinden olan bu şehre musallat olmuş zalim kâfirlerin başlarına gelmiş acıklı hikâyeleri (Moğollar)… Hürriyet ve demokrasi bayraktarı Şah-ı Şüheda Hz. Hüseyin’in (ra) Dımışk yolculuğunu… Kitapları gerektiriyor.
Birkaç bilgi ile cehalete itiraz edelim.
Türkiye kamuoyu, Said Nursî’nin; gençliğinde Şam-ı Şerif’e gittiğini, oradaki yüzlerce âlimin........
© Yeni Asya
