Güle güle Sabriye Abla…
Zamanın müfessirine ve elindeki nurlu tefsire karşı, devletin, zındıkanın yardımıyla yaptığı menfî propagandalarla polis ve diğer emniyet memurları öyle hassaslaştırılmış ki; “Said Nursî” ismini ağzına almış veya bir kitabını üzerinde taşımış kişi “Ağlayan Kayalar” semtinin denize nazır manzarasında, genç evli çifti ellerinde kitapla gören memurun halini tasvire hiç gerek var mı? Cürm-ü meşhud ile önce karakola ve sonra hapishaneye… Ve sonra da aylarca devam edecek mahkemelere…
Ve gazeteler, “Hanımına Nurculuk propagandası yapan mürteci, suç delilleriyle birlikte polisçe yakalandı” diye, Sabriye Ablamız ile merhum Mehmet Köse ağabeyimizin hikâyelerini manşetten vereceklerdi… Tıpkı, Besmele yazılı pankartı taşımaktan mahkûm olan Simavlı merhum Azmi Önal Ağabey gibi… O günlerde mazlumların sesi ve İslâm’ın müdafiî Avukat Bekir Berk, günümüz bakış açısının yalnızca güldüğü o dehşet verici hadiselerde, yurdun dört bir yanında maznunların yardımlarına koşuyor. Hükûmeti, emniyeti ve mahkemeleri; dışarıdaki efendilerinin yardımlarıyla şaşırtan komünistlerin ve masonların manevî baskılarıyla, maznunlar aylarca hapishanelerde sorgusuz-sualsiz kalıyor veya tahliye edildikleri halde mahkemeden mahkeme sürükleniyorlardı. Bekir Berk o günlerde, bu masumlara yeni bir yol göstermiş. Almanya’nın vasıflı/vasıfsız işçiye muhtaç olduğu günlerde, bu maznunları bir müddet için gurbete teşvik ediyordu. İşte Mehmet-Sabriye Köse’lerin........
© Yeni Asya
