Avrupa’da her yer Ramazan
Cami inşasına karşı çıkanlar, minareden ezan sesine itiraz edenler, kız çocuklarının başörtüleriyle uğraşanlar ve hatta erkek çocuklarının sünnet edilmesine itiraz edenler… Liberalizm pelerinine bürünmüş Sosyal Marksizm’in, cemiyeti hipnoz ettiği zamanlardı. Marksist liberallerin münafıkâne tertipledikleri entrikalar, ister istemez Ramazan-ı Şeriflerimize de yansırdı. Yaz mevsimine denk gelen teravih namazlarını polise şikâyet eden bazı zavallılar… Belki de Müslümanların iftar sofralarına herkesten önce oturuyorlardı.
Dün, dünde kaldı. Dünden edindiğimiz tecrübelerle güzellikleri heybemize doldurarak, zamanımıza bakıyoruz. Kur’ân’ın kâinat hâkimiyetini dünya kamuoyuna ilân eden güneşin sıcaklığı, hiçbir coğrafyanın mağduriyetine müsaade etmeyecek kadar lâtif. New York Meydanı’ndaki toplu iftarlardan ve teravihlerden, Moskova’daki Kızıl Meydan’a kadar… Milyonlarca insan İslâmiyet’in güzelliğini, ellerindeki pidelerinden önce paylaşıyorlar. İstibdadın, bu kutlu yürüyüşü durdurma şansı iyice azaldı. Zira münafık Sosyal Marksistlerin hürriyet maskesi altında Kur’ân’a musallat ettikleri tetikçilerin nefesleri çoktan kesildi. Ve Kur’ân’a artık; ne sokaklarda, ne meydanlarda, ne kürsülerde, ne de saraylarda hürmetsizliğin yapılamayacağı, büyük devletlerin meclislerinden dünyaya duyuruluyor. “Kur’ân Allah’ın kelâmıdır, ona şerle uzanan eller kırılacaktır” sözünü, Ortodoks Hristiyanlığın temsilcisi söylüyor. Ve demokrasi yolundaki her milletin meclisinde; Kur’ân’a saygı toplantıları, iftar merasimleri ve Ramazan tebrikleri yapılıyor.
Otuz-kırk sene önce, AB ülkeleri ve ABD için İslâm henüz yabancıydı. Onun Avrupa’nın bir........
© Yeni Asya
