Yeryüzüne sahip çıkma çağrısı destek bekliyor
Dizi-3: Prof. Dr. İbrahim Özdemir
Üsküdar Üniversitesi Çevre Ahlâkı Platformu Başkanı
—Dünden devam—
Suyun Üzerindeki Köy: Endonezya’nın Bana Öğrettikleri
Christian Science Monitor’da yayımlanan “Yeşil İslâm ile iklim eylemi dinî bir görev ve toplumsal bir dayanışma hareketidir” başlıklı yazıyı okuduğumda, içimde 20 yıl öncesinin hatıraları canlandı.
Endonezya’daki İslâmî okulların ve camilerin çevre sorumluluğunu kudsî bir görev olarak benimsemesini anlatan bu yazı, bana yalnızca bir haberi değil, bizzat yaşadığım bir gerçeği hatırlattı.
Çünkü ben, bunlara şahsen şahitlik ettim.
2005 yılında Endonezya’nın Yogyakarta şehrindeki Gadjah Mada Üniversitesi Yaz Okulu kapsamında düzenlenen “Ekoloji ve Din” seminerine hoca olarak katılma fırsatım olmuştu.
Seminerin yürütücüsü, din ve ekoloji alanında öncü bir isim olan Harvard Üniversitesinden tanıdığım Prof. Dr. Mary Evelyn Tucker idi. Onun zarif ve derinlikli rehberliğinde, özellikle İslâm’ın doğayla ilişkimizi nasıl şekillendirdiğini tartıştık.
Ancak bazı dersler vardır ki, sınıfta değil, hayatın içinde öğrenilir.
Bir gün seminerin ardından, programa katılan yerel bir imam bizi köyüne davet etti.
“Gelin,” dedi, “Bizim gölle, ormanla ve tarlayla nasıl yaşadığımızı görün.”
Bu daveti geri çeviremezdik.
Ertesi sabah, 300 kilometreden fazla yol kat ettik.
Uzun yol boyunca pirinç tarlaları uzanıyor, insanlar çıplak ayakla güneşin altında çalışıyor, ufukta ise devasa volkanlar sessizce âdeta gökyüzünü gözetliyor; arada bir de öksürüyorlar. Çıkardıkları dumanı görüyorduk.
Manzara nefes kesiciydi.
Ama bizi asıl büyüleyen şey, vardığımızda gördüğümüz manzaraydı: Köy, bir gölün üzerinde kurulmuştu.
Evler suyun üzerinde yüzüyor, çocuklar okula küçük kayıklarla gidiyor, aileler hem balık yetiştiriyor, hem de yağmur suyu biriktiriyordu.
Göl hakkında konuştuklarında sadece bir su kaynağından değil, hayatlarının mukaddes bir ortağından bahsediyorlardı.
Çevreci olmak gibi modern kavramlar kullanmıyorlardı, ama emanet bilinciyle, tabiata zarar vermemeyi içselleştirmiş bir hayat tarzı sürdürüyorlardı.
Kur’ân’daki “mizan” (denge) ve “emanet” ilkeleri burada, yaşayan bir ahlâk hâline gelmişti.
O gün birlikte yemek yedik, sohbet ettik, dua ettik.
En önemlisi ise, dinî ekolojinin teoriden çok bir yaşam ritmi olduğunu kendi gözlerimizle gördük.
Bugün Endonezya’daki Yeşil İslâm hareketini anlatan o haberi okurken şunu fark ettim:
O köy bir istisna değildi.
Aksine, büyümekte olan bir uyanışın sessiz bir örneğiydi.
Ve bu uyanış, tam da bu çağda—iklim krizlerinin, çevresel yıkımların ve toplumsal kırılmaların gölgesinde—en çok ihtiyaç duyduğumuz şeydi.
Suyun üzerindeki o köy hâlâ benimle.
Yalnızca bir hatıra olarak değil, bir model olarak. Bana şunu öğretti: Yeryüzüne gösterdiğimiz özen, inancımızdan ayrı değildir. O özen, inancımızın ta kendisidir.
Eğer İslâm’ın çevre etiğiyle ilgileniyorsanız, “Al-Mizan: Dünya İle bir sözleşme” adlı küresel girişimin meyvesi olan kitabımızı incelemenizi tavsiye ederim.
Mizan’ın çağrısı, inançla doğa arasında yeniden bir bağ kurmayı amaçlıyor.
Kitabı indirmek ve incelemek için: https://uuyayinlari.com/mizan-dunya-ile-bir-sozlesme
Endonezya Örneği
“Yeşil İslâm” ile iklim hareketi hem dinî bir görev, hem de toplumsal bir dayanışma hareketi.
Sara Miller Llana
1 Mayıs 2025, Christian Science Monitor
Çev.: İbrahim Özdemir, Üsküdar Üniversitesi.
İstiklal Camii dünyanın Dünya Bankası tarafından yeşil sertifikaya sahip ilk mabet. Jakarta, Endonezya. 23 Şubat 2025
Saat 15:00’te okul zili, bir gong sesiyle çalınıyor.
Gökyüzü gök gürültüsüyle sarsılırken, İkindi ezanının sadası havaya yayılıyor.
Cakarta’nın dışında yer alan Daarul ‘Uluum Lido adlı İslâmî yatılı okulda lise öğrencileri sınıflarından çıkıyor, seccadelerini alıp kampüsün kenarındaki parlak yeşil renkli küçük mescide doğru yöneliyorlar.
Bu yaklaşık 300 Müslüman öğrencinin—kız ve erkek—günlük ibadeti hayatın bir parçası olmuş. Arapça dilbilgisi, matematik ve fen bilimlerinin yanı sıra Kur’ân ve İslâm hukuku da öğreniyorlar. Ancak bu okulun dikkat çeken derslerinden biri, Müslümanların yeryüzüne nasıl iyi birer emanetçi (halife) olması gerektiğini öğreten çevre bilinci dersleri.
Neden Bu Haberi Yazdık?
Sorumluluk odaklı bir hikâye.
Dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna sahip ülkesi olan Endonezya, iklim değişikliğine karşı son derece savunmasız. “Yeşil İslâm” adlı ulusal bir hareket, tüm vatandaşları yeryüzüne sahip çıkmaya çağırıyor.
İkindi namazının ardından, gök gürültüsü uzaklara çekilirken, bir grup kız öğrenci taş döşeli dolambaçlı bir yoldan geçerek ormanın içindeki bir seraya yaklaşıyor. Seranın girişinde asılı bir pankartta Kur’ân’dan bir ayet yer alıyor: Bahçenin meyvesini mevsiminde toplayın, ama israf etmeyin.
Serada, dokuzuncu sınıf öğrencisi Zilda Nafiza, ıslak toprak ve taze otların kokusunu içine çekiyor. Plastik hidroponik tüpte yetişen bok choy (bir çeşit Çin lahanası) bitkisinin yapraklarını kontrol etmek için uzanıyor. Bitkinin yetişmesi 40 gün sürebilir, diye açıklıyor. Kullanılmayan ürünler okulun ördek sürüsüne yem olarak verilecek.
Zilda, iki yıldır kız öğrenci sera kulübünün üyesi. Bu uğraş, ona ailesinin evdeki bahçesini hatırlatıyor. Bu bitkilerle ilgilenmeyi sevdiğini söylüyor, çünkü topluluğa hem yiyecek, hem de oksijen sağlıyorlar. “Çevreye karşı duyarlı olmak bir Müslüman için çok önemli,” diyor.
Dokuzuncu sınıf öğrencisi Zilda Nafiza, Pasir Jaya, Endonezya’da bir eko-yatılı okul olan Daarul ‘Uluum Lido’da bitkilerle ilgileniyor, 24 Şubat 2025. (Lindsey McGinnis/The Christian Science Monitor)
Bu bağı öğrencilerine özellikle kazandırmak isteyen isimlerden biri, Zilda’nın öğretmeni olan ve Kur’ân’da çevrecilik üzerine ders veren İslâm âlimi Faizin Zuhri. Kur’ân’da insanların yeryüzüne iyi bakmaları gerektiğine dair birçok öğreti olduğunu söylüyor. Ancak kendisi, bu ayetlerin Müslümanlar tarafından çevresel mesajlar olarak algılanmasının iklim krizi öncesinde pek yaygın olmadığını da ekliyor.
Şimdi ise Cakarta batıyor. Bu 17.000’den fazla adaya yayılan ve iklim değişikliğine karşı oldukça savunmasız olan ülkede seller ve orman yangınları yıkıcı sıklıkla yaşanıyor. Zuhri, bu gerçekliğin Kur’ân’daki mesajları daha görünür kıldığını ifade ediyor:
“Dersler her yerde”
Daarul ‘Uluum Lido, bugün bir eko-yatılı okul olarak anılıyor. Bu okul, dört yıl önce başlatılan Yeşil İslâm (Green İslâm) hareketinin bir parçası. Hareket, dünya çapındaki Müslümanlara iklim krizine karşı öncülük etme çağrısı yapıyor.
Endonezya gibi hem dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna sahip, hem de kültürel olarak en çeşitli ülkelerinden birinde, Yeşil İslâm hareketi toplumu harekete geçirebilecek büyük bir potansiyele sahip. Okullarda, camilerde ve yerel topluluk gruplarında çevre çözümleri için sesler yükseliyor.
Ancak bu hareketin temelinde bilimsel otoriteler değil, ahlaki ve dini bir mesaj var. Bu mesaj Kur’ân’dan besleniyor, din adamları aracılığıyla aktarılıyor ve ülkenin tüm inançlara adalet ve hoşgörü ilkesini temel alan kurucu felsefesiyle destekleniyor.
Faizin Zuhri, 24 Şubat 2025 tarihinde öğrenciler sınıflardan çıkarken onları izliyor. (Lindsey McGinnis / The Christian Science Monitor)
“Yeşil İslâm, Endonezya için büyük bir fırsat. Bu yaklaşım birçok sorunumuzu çözebilir,” diyor Hening Parlan. Kendisi Endonezya’daki büyük reformist Müslüman kuruluşlardan biri olan Muhammadiyah’a bağlı bir ekolojik barış inşa programını yürütüyor.
“Yeşil İslâm Müslüman topluluklarca yürütülüyor, ama kazancı yalnızca Müslümanlara değil, tüm topluma fayda sağlıyor.”
İklim Değişikliğinin Ön Cephesi: Endonezya
Endonezya’nın karşı karşıya olduğu iklim krizleri oldukça derin. Dünya Bankası’nın verilerine göre, başkent Cakarta’nın bazı bölümleri yılda 15 ila 25 santimetre arasında deniz seviyesine batıyor. Bu durumun başlıca sebebi, kontrolsüz yeraltı suyu kullanımı. Ancak yükselen deniz seviyeleriyle bu süreç daha da hızlanıyor.
Bu yüzden hükümet, başşehri Java Adası’nın kuzeyindeki Cakarta’dan, Borneo Adası’ndaki Kalimantan ormanlarında inşası süren yeni şehir “Nusantara”ya taşıma kararı aldı.
Ancak Borneo’nun yanı sıra batıdaki Sumatra adasında da tahıldan deodoranta kadar her şeyde kullanılan palmiye yağına yönelik küresel talep manzarayı değiştirmeye devam ediyor. Son yirmi yılda Endonezya 30,8 milyon hektar (yaklaşık 76 milyon dönüm) ağaç örtüsünü kaybetti; bu alan kabaca İtalya büyüklüğünde.
Ormanların yakılarak temizlenmesi haftalarca süren yangınlara yol açıyor. Bu yangınlar sadece kırsal toplulukları değil, orangutanlar gibi nesli tükenmekte olan hayvanları da tehdit ediyor.........
© Yeni Asya
