menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk aydınının hastalığı

14 1
30.10.2025

Bu hastalık, ilk başlarda daha çok “dinden-diyanetten uzak” kimselerde görülüyordu. Sonradan buna bir kısım İlâhiyatçı ve Diyanet mensubu kimseler de dahil oldu. Hatta, son zamanlarda din ve İslâmiyetle ilgili hacimli bilgiye sahip olduğu iddiasında olan bazı “enaniyetli hocalar”da Said Nursî’ye cephe alma, tenkit etme, fikirlerini küçümseme, eserlerini okumaya tenezzül etmeme eğilimi görülmeye başlandı.

Buna rağmen, Bediüzzaman Said Nursî’nin eserleri olan Risale-i Nur Külliyatı, anketlerde "Bütün zamanların en çok satan ve okunan eserleri" ünvanını koruduğu görülüyor.

Bu durum, son derece ciddî ve bir o kadar da dikkat çekici olsa gerek. Düşünün ki, aydınlar ve entelektüel kesim, herkesten çok kitap okuyor olmalı. Ama, gelin görün ki, bu kimseler, en çok okunan kitaplara hem yabancı, hem mesafeli davranıyor, hem de küçümseyici bir edâ ile “Okumaya değer görmüyorum” edâsıyla Nur Risalelerine karşı tuhaf bir tavır sergiliyor.

Peki, bu hali nasıl tasvir etmeli ve bu tavrın tarifini nasıl yapmalı?

Oturaklı bir cevap için, “aydın”dan çok “münevver” sıfatına lâyık olan Cemil Meriç’in teşhisine bakmalı. Jurnal isimli eserinde “aydınlar” için şunu........

© Yeni Asya