Niyet ve usûl
Şu var ki, “iyi niyet” tek başına “iyi netice” için kâfi gelmez. İyi neticeye varmak için, ayrıca bir usûle riayet etmek, bir metoda uymak icap ediyor. Aksi halde, iş harc-ı âlem bir vaziyete döner. Arzu edilen hayırlı neticelere varılmaz olur.
«
Meselâ, muhtelif ağızlardan çıkan ve fakat lâfızdan ibaret kalan şu meâldeki bazı iyi niyet mesajlarına bakıyorsunuz: Birlik-beraberlik içinde hareket etmek lâzım. İttifak ve ittihad içinde kalarak hizmetleri geliştirmek lâzım. Tesanüdü bozmadan, ihtilâf çıkarmadan, imtizaca halel getirmeden, el birliğiyle hizmetlere katkıda bulunmak icap ediyor. Vesaire…
Bu ve benzeri mesajlar iyi, güzel, hoş da, bütün bu iş ve hizmetler nasıl yapılacak? Birlik ve beraberliği sağlamanın, tesanüd ve ittifakı temin ederek ilerlemenin yolu-yordamı nedir? İttifak, imtizaç nerede ve nasıl olacak? Hangi usûl ve yönteme riayet ederek ispat-ı vücut yapılacak?
Münazarat isimli eserin başlarında bu tür suâllere tam cevap teşkil edecek pek güzel bir hatırlatma var.
1910 senesinde İstanbul’dan Şarkî Anadolu’ya giden Üstad Bediüzzaman’ın aşiretler arasındaki uzun seyr û seferinin en güzel bir meyvesi olan........
© Yeni Asya
