Dahilî çatışmanın yüzüncü yılı
O tarihte, vatana-millete zerrece faydası olmayan çıkılmaz bir yola girildi, maalesef. Hadisenin en acıklı tarafı şudur: Neticesi meşkuk bir dâvâ uğruna, bu topraklarda kardeş kanı akıtıldı. Bu vatanın bağrında derin bir yara açıldı. Açılan bu kardeşlik-vatandaşlık yarası, yüz yıldır kapanmadı gitti.
Yüz yıl önce, herkes taraflardan birine yamanmaya çalışıldı. İnsanımız tarafgir olmaya adeta zorlandı: “Ya inkılâplara kuvvet-şiddet yoluyla karşı gelen Şeyh Said’den yanasın, ya da inkılâpları cebir ve şiddet metoduyla gerçekleştirmek isteyen Kemal Paşa’dan yana olacaksın” dayatmasında bulunuldu. Mâkul olan bir “üçüncü yol”a yol verilmedi, ona imkân-fırsat tanınmadı. Oysa ki, “Hayru’l-umûru evsatuha” ölçüsünü veren İslâm dinine göre, dahilde kavgaya, çatışmaya, kan dökmeye izin-ruhsat yoktu.
Ne acıdır ki, taraflarca, İslâmın ölçüsüne göre hareket eden büyük müçtehid Bediüzzaman Said Nursî’ye kulak verilmedi. Gerginlik plânlı bir şekilde tırmandırıldı. O zâta kulak veren sağduyu sahipleri ise, şükür ki, kardeş kanını akıtma vebâline ortak olmadı. Demek ki, bir “üçüncü yol” formülü vardı ve bunu tatbik etmek imkân ve ihtimal dahilindeydi. Ama, kumpasçılar, bunun tahakkuk etmesine bile-isteye fırsat vermedi.
«
Şeyh Said Hadisesi’ni çok yönlü olarak........
© Yeni Asya
