Anayasa(k) istemiyoruz
Kezâ, beğenmedikleri sokak röportajlarına müdahale ediliyor. İnternet üzerinden yayınlanan düşüncelere cezaî müeyyide getiriliyor. Siyasî parti liderleri ve temsilcilerinin sesleri, hapishanelerin soğuk duvarlarıyla kesiliyor. Bizim gibi farklı görüşteki gazetelerin resmî ilân hakları keyfî bir şekilde engelleniyor. Sürekli basın kartımız yıllardır yenilenmiyor. Vesâire…
Say say bitmez. Senelerdir türlü engeller, yasaklar, cezalar, müdahaleler ve keyfî muamelelerle karşı karşıya bulunuyoruz.
Yasak dediysek, bütün bu saydıklarımızın tamamı “kökten yasak” değil tabiî. Lâkin, gidişat o yönde. Yani, bu gidişata göre, siyasî iktidar, hayatımızın her safhasına yasak getirecek demektir. Nitekim, bugünkü hürriyet ve demokrasi karnesi 2000’li yılların başındaki Türkiye’ye nisbeten daha geride. 1990’lı yıllara göre ise, haydi haydi gerilerdeyiz.
Dolayısıyla, bu gidişata göre, gelecek günlerin Türkiyesinde hak, hukuk, hürriyet ve demokrasi noktasında hava daha da kararacak ve ülke açıkça bir yasaklar ülkesine dönecek demektir. Halihazırdaki hapishanelerin durumu da bu acı gerçeği teyid ediyor. Hapishanelerde, kapasitenin tahminen yüz bininin........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d