menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ömrü kısa olsa da, hizmeti bâki olan Gazeteci: Mustafa N. Polat

10 0
24.08.2025

Mustafa Nezihi Polat’ı rahmetle yâd ediyoruz

“Hayatın az ise hayat-ı bâkiyeyi düşün. Ömrün kısa ise ebedî bir ömrün var; merak etme.”

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, İman ve Küfür Muvazeneleri eserinde Kur’ân namına insana böyle seslenir. Bütün insanlar bu hitabın muhatabıdır. Ama beşerin ekseriyeti bâkî hayattan ziyade fânî ömrü esas aldığı için zahiren kazanmış gibi görünse de hakikatte kaybeder. Üstelik bu kaybın telafisi mümkün değildir. Bu gidişatın istisnası da vardır elbette. Hilkatin hikmetlerini bilen hakikati müdrik mü’minler, ömürlerinin kısalığını, uzunluğunu merak etmezler. Hayatın bâkî olduğunu bilirler, ebedî saadetin fânî ömür içinde kazanılacağına, bunun da ancak salih amelle mümkün olacağına inanırlar. Bir yandan imanlarını tahkim, ibadetlerini tekmil etmeye çalışırken, diğer yandan insanlığa faydalı eserler vermeye gayret ederler ve kısa ömürde, ebedî saadeti kazanırlar. Tıpkı Mustafa Polat gibi.

***

İspir’de bir gazeteci doğdu

Mustafa Nezihî Polat 1941 senesinde Erzurum’un İspir kazasında dünyaya geldi. Aile büyükleri tarafından itina ile yetiştirildi. Anadolu’da yaşayan ekser gençler gibi o da tahsil hayatının yanı sıra babasının işlerine yardım ederek büyüdü. Babası Ahmed Polat’ın Erzurum Hür Söz gazetesini çıkarması sebebiyle Mustafa hakkında ‘Gazeteci olarak doğdu’ demek pek mübalağa sayılmaz. Çocukluk yıllarında zamanının çoğunu babasının yanında geçirdiği için hayatı idrak ettiğinde, dimağına işleyen müessir ses matbaa makinelerinin sesi, hissettiği koku, mürekkep kâğıt karışımından hâsıl olan ve ruha işleyen hoş rayiha idi.

Gazeteciliğin her dalında usta

Bu hava âdeta dem ve damarlarına işlediğinden, gazetede matbaa işçiliği ile birlikte her gün haber yazdığı, makale kaleme aldığı, mahallinde meşhur kişilerle röportaj yaptığı, bazı hususlarda serî yazılar hazırladığı için gazeteciliğin bütün dallarında kendisini yetiştirdi. Buna bitmek, tükenmek bilmeyen çalışma azmi de eklenince gazetenin Genel Yayın Müdürü oldu.

Mustafa’nın bundan daha mühim ikinci bir nasibi daha vardı. O da ailesinin Risale-i Nur camiası içinde temayüz etmesi, babasının diğer hizmet sahalarının yanı sıra Risale-i Nurların neşri için de gayret göstermesi, gazetede her vesile ile Risale-i Nurlardan iktibaslar yapması, Bediüzzaman, Risale-i Nur ve Nurculukla ilgili haberlere geniş yer vermesi idi.

Bâbıâli’ye yolculuk

Mustafa Polat’ın böyle dinî, millî, imanî, İslâmî, nuranî ve içtimaî bir çevrede büyümesi, meslekî maharetleri ile birlikte bu müktesebatını yaptığı bütün işlerde, hususan gazetecilikte, yazarlıkta da kullanması; adının kısa zamanda mahallinin hudutlarını aşmasına ve kültürün, sanatın, edebiyatın başkenti addedilen İstanbul’a ulaşmasına vesile oldu. 1965 senesinde kabuğunu çatlatan çekirdek, İstanbul’a geldi ve Bâbıâli’de Sabah gazetesine girdi. Orada da gazeteciliğin hemen her dalında faaliyet göstermekle birlikte, yazılarında meselelere imanî nazarla bakması, Risale-i Nurlardan çözüm teklifleri getirmesi, selis üslûbu sayesinde yazıları ile dikkat çekip takdir topladı.

Sabah gazetesinden ayrıldı

Başarının, takdirin, tebriğin olduğu yerde kıskançlığın, hasedin de olması, zamanın zaafı idi. Zaaf izale edilmediği takdirde zaman, zemin tanımaz, her fırsatta zuhur ederdi. Bu zaaf oraya da sirayet etmiş olmalı ki bazı idarecilerin Mustafa Polat’tan ilk şikâyeti, üslubunun sertliği oldu. Ardından Bediüzzaman’dan çok bahsetmesi, yazılarında Risale-i Nurlara atıfta bulunup nakiller yapması tenkit edilince oradan ayrıldı.

İttihad kadrosunda yer aldı

Erzurum’da iken sık sık haberleştiği, geldikten sonra da her vesile ile görüştüğü Zübeyir Gündüzalp, Mehmed Kutlular, Av. Bekir Berk gibi Nurun kurmayları ile istişare etti.........

© Yeni Asya