Arafat’ta vakfe: Mahşerin provası, kalbin Allah’a durması - (Hac notları-7)
Bu büyük duruş, mahşer gününün dünyadaki bir temsili, ahiret sahnesinin bir provasıdır.
Vakfe ne demektir?
Vakfe kelimesi lügat anlamıyla durmak, beklemek, hareketsiz kalmak demektir. Kur’ân tilavetinde anlamı bozmamak ve nefes almak için yapılan kısa duruşlar da bu isimle anılır. Fakat ibadet bağlamında vakfe, belirli bir yerde, belirli bir vakitte Allah rızası için durmak, beklemektir. Hacdaki Arafat vakfesi işte bu duruşun zirve hâlidir.
Risale-i Nur’da Arafat Vakfesi: Mahşerin Temsili
Risale-i Nur’da Üstad Bediüzzaman Said Nursî, Arafat’taki vakfeyi nev’-i beşerin mahşerde toplanışına bir örnek olarak tasvir eder. Bu vakfe, kulun Allah’a karşı acziyetini, fakrını ve kusurlarını hissederek Rabbinin huzurunda kalbiyle durduğu bir andır. Kalbin başka meşgalelerden sıyrılarak yalnız Allah’a yönelmesi, kulluğun zirvesini yaşaması ve İlâhî affa mazhar olma ümidiyle dolu bir duruştur. Tevhidin a’zamiyet derecede ilan edildiği bir mekândır.
Arafat’ın ardından Müzdelife’de yapılan vakfe ise sabır, dua ve teslimiyetin mekânıdır. Arafat’taki mahşerî bekleyiş burada ümit ve mağfiret beklentisine dönüşür. Bu iki vakfe birlikte kulun enfüsî yolculuğunun önemli iki durağıdır: biri haşyet, diğeri rahmettir.
Gündelik hayatta vakfe: Namaz ve Tefekkürün durakları
Vakfe yalnızca Arafat’ta yaşanmaz. Günlük hayatın akışında da vakfe anları vardır. İş hayatında bir teneffüs, okulda bir ders arası, bunların her biri bir çeşit vakfedir. Fakat en kıymetli vakfe, insanın dünyevî meşgalelerden sıyrılarak namazla nefes aldığı anlardır.
Risale-i Nur’da geçen veciz bir ifadeyle: “Zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir lâtife-i Rabbâniye, şu........
© Yeni Asya
