menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Irkçılık otoriter rejimlerden beslenir

6 1
yesterday

ARAŞTIRMA-İNCELEME: TERÖRE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI - İÇ VE DIŞ UNSURLARIN ZORLAMASI - 4
Dr. Ömer Ergün - Dicle Üniversitesi

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı olarak dinî sembollerin öne çıkarıldığı bir atmosferde kurulmuş bir cumhuriyettir. Bir Cuma günü Kur’ân hatimleri indirilerek, dönemin kurtuluş savaşına da katılmış âlim ve fazıl insanların dualarıyla ve kurbanlar kesilerek açılmıştır. Ancak Cumhuriyet olarak kurulmasına rağmen 1946’ya kadar tek partili bir rejim olarak varlığını devam ettirmiştir. 1950’lerden itibaren çok partili sisteme geçilmiş, ancak 2000’li yıllara kadar askerî darbelerin ve resmî ideolojinin etkisiyle askerî ve bürokratik vesayet, demokrasinin gelişmesini insanların anayasada tanınan hürriyetleri doyasıya ve yüksek dozda yaşamasını engellemiştir.

Engelleme kimi zaman bürokratik vesayetle, devletin sahipleri olduğunu iddia edenlerce, kimi zamanda askerî bürokratların, memleket raydan çıktı, deyip yapmış oldukları sivil destekli, hürriyetlere ara veriyoruz anlamında, darbelerle olmuştur.

Cumhuriyetin içini vatandaş eksenli, onun mutlu ve huzurlu yaşaması için gerekli tüm idarî yapılanmaları gerçekleştirerek dolduramadık. Vatandaşı rahatlatacak, hak ve hürriyetlerini rahat biçimde kullanabileceği vasatları, kurum ve kuruluşları, bununla birlikte mallarını ve haklarını garanti altına alabilecek hukuk devleti anlayışını gerçekleştiremedik. Kısaca demokrasiye geçemediğimiz için, vatandaşların, özellikle de ulus devlet anlayışı ile ötekileştirilmiş vatandaşlarımızın, temel hak ve hürriyetlerinin kullanılmasında birçok problem ortaya çıkmış ve bugüne kadar da birikerek, devasa bir yığın haline gelmiştir.

Bilhassa problemli bölge olarak Güneydoğu Anadolu’da baskın nüfusu oluşturan Kürtlerin yaşama, mülkiyet, eğitim haklarında, düşünce ve ifade hürriyetlerinde, düşüncelerini yayma hakkında, din ve vicdan hürriyetlerinde, vs. birçok problem yaşanmıştır. Kimlikleri ve dilleri yok sayılmış ve baskı uygulanmıştır.

OTORİTER ANLAYIŞ HER KESİME BASKI UYGULADI

Doğal olarak Kürtlere bu baskı uygulanırken, aynı gemide yaşayan Türklere de uygulanmıştır. Kimlik problemleri dışındaki diğer problemler Türkler açısından da söz konusudur. Tek parti döneminde din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve fikir hürriyeti, basın hürriyeti, hukuk devleti anlayışının olmaması, dindarlar üzerindeki baskı, dinin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar bütün Türkiye genelinde uygulamaya konulmuştur.

Demokrasinin üçlü bir sacayağı vardır; hür seçimlerle oluşturulan meclis, hukuk devleti anlayışı, idarecilerin seçimle gelmesi ve seçimle gitmesi. İnsanlığın geliştirmiş olduğu, az çok bütün toplumların katkıda bulunduğu şimdilik en iyi olarak kabul edilen devlet idare biçimi, demokrasi olarak gözükmektedir. İnsanın duygu âlemi ve kabiliyetleri, yetenekleri hürriyet ve demokrasiyle, gelişim kaydedebilir, maddî manevî gelişme imkânı bulabilir. Kişi ancak hür bir ortamda insan olmanın gereği olan temel hak ve hürriyetlerini kullanarak, insanî bir hayat sürebilir.

Eğer demokratik bir düzen olmazsa, tek görüş, tek fikir, zorba ve tekelci bir anlayışın ürünü olan, otoriter ve totaliter yapılar hüküm sürer, temel hak ve hürriyetlerden mahrum, temel ihtiyaçlarını gidermeye özgülenmiş, “hayvanî” bir hayat söz konusu olur. Gücün hâkimiyeti söz konusu olduğundan, kanun hâkimiyeti söz konusu olmaz. İdarecilerin keyfi uygulamaları artar. İdareye hâkim........

© Yeni Asya