İnsan “insan” olunca
Yaratılmışların en şereflisi olan insan, akıl ve şuur sahibi, konuşabilen; terbiyesi, huyu, ahlâkı iyi ve yüksek vasıflara sahip kimsedir.
Halk nezdinde, bu kimseler, “İnsan adam, insan evlâdı” deyimiyle, yani şefkat, merhamet ve vicdan sahibi olarak da vasıflandırılmaktadır.
İşte, böyle bir insanı, Cenab-ı Hak, 1743.6 kilometre mesafeden gönderip, bana hemdem eyledi.
Yaklaşık üç senedir tanışıyorum onunla.
İlk adım, bir Ramazan-ı Şerif akşamı, oğlum Fatih’e teravih namazı kılınacak bir yer sormasıyla atıldı.
İkamet ettiğimiz apartmanda bulunan dershanemizde teravih namazını birlikte, cemaatle kıldık; tanıştık ve tanıdık.
Zaten o da uzakta değildi.
Ankara’da, üniversite tahsili gören biricik kızı Rafeef ve zevcesi Cinan Hanım ile birlikte, dershanemizin tam üstündeki dairede kiracı olarak oturuyordu Bağdatlı Halit Bey.
Birkaç davetten sonra atmosfere, yani dershanenin manevî iklimine alışarak müdavimi oldu Risale-i Nur derslerinin.
Türkçe bilmiyordu, ama telefonundaki çeviri özelliğiyle okunanları az çok........
© Yeni Asya
