Entelektüel dirilişin medya manifestosu
Batı’da muktedirler halk tepkisine rağmen kendi doğrularını yeniden üretemiyor, farklı dünya tezahürleri sistemin dışında bırakılıyor ve dışlayıcı biçimde tanımlanıyor. Bu onların kendi doğruluk iddialarının sorgulanamazlığına dayanan yapısal bir problem.
Türkiye ise kendisine dayatılan konumların ötesine geçerek hem bölgesel, hem de küresel düzlemde yeni bir yön tayin edebileceği bir eşiğe geliyor. Avrupa’nın siyasal ve entelektüel çevrelerinde görülen rasyonel analiz yoksunluğu, Türkiye’yi sadece kendi güvenliği açısından değil, Avrupa’nın istikrarı açısından da vazgeçilmez bir aktör haline getirmekte.
O halde Türkiye’nin entelektüel ve kurumsal kapasitesini yeniden yapılandırması gerekli.
Bu yolda Türkiye’nin kaçınması gereken bir tehlike şu:
Yüzeysel anti-emperyalist söylemlerin ve mağduriyet temelli kimlik kurgularının üretimi riski. İran benzeri “herkes bize düşman” türü mesiyanik söylemlere yaslanan, dışlanmayı ahlâkî bir üstünlük haline getiren ve içe kapanık bir politikayı erdem gibi sunan yaklaşımlar riskli.
İçeride sürekli gerginlik üreten bu bakış, tehlikeli ve yalnızlaştırıcı bir dış politika üretimine yol açabilir (İsrail bunu ister).
Türkiye’nin stratejisi, karşıtlıklar........
© Yeni Asya
