İhlâsı kıran ve zedeleyen maniler -1
Rıza-i İlâhî cihetinde Kur’ân’ın ders verdiği hükümler ve kudsî hakikatlere ait harekât ve a’mâldir. Hakikat-i ihlâs, rıza-yı İlâhîden başka hiçbir şeye alet ve tâbi olamaz ve Kur’ân’dan başka hiçbir nokta-i istinâdı yoktur. İnsan “İhlâsı kazandıran, harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı İlâhî olduğunu düşünmeli ve vazife-i İlâhiyeye karışmamalı.”1 Hadis-i şerifin de ifadesiyle insanlar helâkettedir. Ancak âlimler o helâketten kurtulur. Bazen âlimlik de yetmiyor. Kul ilmi ile âmil olması lâzımdır. Âmillik de kâfi değil, muhlis, ihlâslı olunması gerekir. Muhlisler de azîm hatar içine girebilir. Onlara ucb, riya arız olabilir. Hem âlim, hem âmil, hem muhlisler çok yüksek zatlardır. Onun için onlar düştü mü çok kötü düşerler. İhlâs kulesinin başından düşüştür bu vaziyet. Ortada tutunacak yer bulunmaz der Bediüzzaman. Bizim vazifemiz, gayrettir. Muvaffak olsak da olmasak da mesul değiliz. Muvaffakiyet kulun tebliğine dahil değildir. Vazifemizi yapıp vazife-i İlâhiyeye karışmamak........
© Yeni Asya
