Ortadoğululaştıramadıklarımızdan mısınız?
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın 2018’deki “Yeni Avrupa, Ortadoğu olacak” sözü bugün yeniden anlam kazanıyor. Türkiye’de Meclis’te tartışılan “toplumsal uzlaşı” ve anayasal yenilenme girişimleriyle birlikte, bölge bir kez daha sessiz bir dönüşümün eşiğinde: Barış artık bir ideal değil, bir strateji.
2018’de Riyad’da yankılanan bir cümle vardı: “Yeni Avrupa, Ortadoğu olacak.” Muhammed Bin Selman’ın ağzından çıkan bu söz, yalnızca bir modernleşme vaadi değil, aynı zamanda bir yeniden doğuş iddiasıydı. Suudi Arabistan’ı, hatta bütün bölgeyi, eski dogmaların küllerinden çıkaracak bir “yenilenme” çağrısıydı bu. Ancak her yenilenme iddiası gibi, onun da içinde bir unutuş arzusu gizliydi: geçmişin çatışmalarını, eşitsizliklerini, bastırılmış kimliklerini görünmez kılma arzusu.
Bu çağrı, bugün Türkiye’de yeniden şekillenen siyasal iklimle tuhaf biçimde benzeşiyor. Meclis’te görüşülen yeni “toplumsal uzlaşı” ve “anayasal yenilenme” arayışları, bir dönemin “barış ve kardeşlik” söylemini kurumsal bir zeminde yeniden üretme çabası gibi okunabilir. Yine aynı inanç: kimlikler arasındaki gerilimin yerini diyalog alacak, yeni bir toplumsal sözleşme bölgeye istikrar getirecek. Ancak tıpkı Selman’ın yenilenme projesinde olduğu gibi, bu girişim de halkın katıldığı bir dönüşümden çok, yukarıdan biçimlenen bir normalleşme tahayyülünü taşıyor.
Riyad’daki reform dalgası ile Ankara’daki uzlaşı arayışı arasında görünmeyen bir paralellik var: her ikisi de “değişim”i, düzenin yeniden tanımlanmasıyla karıştırıyor. Selman’ın “ılımlı İslam” vizyonu kadınlara sinema salonlarını, gençlere konser alanlarını açarken; düşüncenin, muhalefetin, hatta hafızanın sınırlarını daraltıyor. Türkiye’deki........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden