Bayram duyguları
Bayram duyguları
Recep Öncel
Kurban Bayramı’nı idrak ediyoruz.
Çocukluğumdaki bayramları hatırladım.
Zilhicce ayı ilk on günü çok faziletlidir.
Babam bugünlerde oruç tutardı, bizler de arife günü oruç tutardık.
Arife öğle namazı cemaatle kılınır, kabir ziyaretleri yapılırdı.
Sırasıyla Sadrettin Konevi, Şemsi Tebrizi ve Mevlâna türbeleri ziyaret edilirdi.
Üçler, Yediler, Hacı Fettah, Musalla Kabristanlarında yatanlara, akrabalara, Fatihalar, İhlaslar, Yasinler okunurdu. Bütün bu ziyaretler esnasında ikindi namazı camilerde kılınır, akşama doğru eve gelinirdi.
Bayram sabahı Kapı Camii’nde namaz kılınır, Tahir Hoca Efendinin sohbeti ve müezzin Sarı Hüseyin Efendinin Kur’an-ı Kerim okuması dinlenirdi.
Sonra eve gelinir kurban kesimleri başlardı. Eğer büyükbaş kesilecekse kasap gelir, değilse rahmetli babam kurbanları keserdi. Bizler de ona yardım ederdik. Hatta öğren diye elime bıçak verirdi, ben de kurban derisini yüzmeye çalışırdım.
Bendeniz ondan öğrendiğimle yakın zamana kadar koyunları kendim keser, sonra derisini görevlendirdiğimiz arkadaşlara yüzdürürdüm.
Şimdi aman çocukların psikolojisi bozulmasın diye, kurban kesimi dahi gösterilmiyor. Çocuklar kurban kesimini sadece televizyonda izliyor ve et yiyince, Kurban Bayramı olduğunu anlıyorlar.
Bakınız, yıllardır yapılan propagandalarla adeta kurban kesmek bir suç gibi lanse edildi. Her yer kan oluyor, kirleniyor, sağlık açısından sakıncalı denildi. Tamam hijyen kurallarına dikkat edilsin, temizlik olsun, ama kurban kesmek kötü bir şey olarak gösterilmesin.
Buna karşın son zamanlarda Bağdat caddesinde, Çankaya’da köpek dışkıları her tarafı kapladı. Peki şimdi ne olacak, köpek söz konusu olunca, hijyen meselesi önemli değil mi?
Bugün bizim çocuklar elinde bıçak tutmayı bile bilmiyorlar. Bu işler sadece bilgisayar klavyesi tutmakla olmuyor. Yıllar önce vakıf başkanı olduğum zamanlarda (vakıf olarak büyükbaş kurban kesimlerini kesimhanede yaptırıyor, ama küçükbaş kurbanları vakfa ait bir yerde kesiyorduk) kasap yetmeyince, bizim........
© Yeni Akit
