menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir zamanlar Diyarbakır ve Cizre Kürt-Türk kardeşliğinin sembolüydü

38 0
30.11.2025

Bir zamanlar Diyarbakır ve Cizre Kürt-Türk kardeşliğinin sembolüydü

MUSTAFA ARMAĞAN

Dokuzuncu padişah Yavuz Sultan Selim Han Kürtleri Osmanlı Devleti ile bütünleştirmek için hususi bir proje yürütmüş ve Osmanlı Devleti asırlar boyunca onun başlattığı onu çöküş demlerine kadar başarıyla yürütmüştü.

Kürt beğlerinin Osmanlı Devleti ile ilişkileri esasen Sultan II. Bayezid zamanında başlamıştı. Ama açık ve cepheden münasebetler için Yavuz Sultan Selim devrini beklemek gerekecektir.

1514 yılında Yavuz’un Çaldıran’da Safevi Şah İsmail’in yenilmezliğine son vermesi üzerine rahat bir nefes alarak Osmanlı’ya yaklaşmaya başlayan Kürt aşiret reis ve beğleri otorite boşluğundan yararlanarak Diyarbekir’i ele geçirmişti. (Şehre ismini veren Bekir aşireti Araptı.) Şah İsmail de pes etmeyip Karahan Beği Diyarbekir’i geri almak için gönderince Kürt beğlerinin önünde tek seçenek kalmıştı:

Osmanlı Devleti’nden yardım istemek.

İşte Osmanlı-Kürt ilişkilerinde düğüm noktası bu işbirliği, yani ortak Diyarbekir savunması olacaktı.

Bıyıklı Mehmed Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetlerine kapılarını açan Diyarbekirliler Safevilerin dağlık bölgelere yerleştirdiği Şah İsmail’in görevlilerini temizlemeye uğraştı. Böylece Kürt beğleri daha önce Safevîlere kaptırdıkları pek çok kaleyi geri alabildi. Ne de olsa bölgede arkalarını yaslayabilecekleri bir büyük güç vardı artık. Osmanlı Devleti’nin şemsiyesi altına girmişlerdi.

Olaylar şöyle gelişti:

Bitlisli Şeref Han’ın yazdığıŞerefnâme adlı esere bakılırsa Çaldıran sonrasında Yavuz Sultan Selim İstanbul’a dönmeden önce bölgedeki Kürt beğleri İdris-i Bitlisî’yi kendisine yollayarak Safeviler tarafından ellerinden gasp edilmiş toprakları üzerindeki veraset haklarını yeniden tanımasını istedi. Sadakatleri karşılığında Şah İsmail’in Diyarbekir’e vali tayin ettiği Karahan’ı kovmaları için içlerinden birini beğlerbeği atamasını rica ettiler.

Ne var ki o zamanın Osmanlısında devlet işlerinde vefa olmazdı; liyakat, ehliyet ve güven esastı.

Yavuz Sultan Selim, Bitlisli İdris Beğ’in tavsiyesi doğrultusunda hareket etti ve beğlerden birini değil,........

© Yeni Akit