116 yıl önce Sultan Abdülhamid tahttan indirilmiş, felaketler başlamıştı
116 yıl önce Sultan Abdülhamid tahttan indirilmiş, felaketler başlamıştı
Mustafa Armağan
Bundan tam 116 yıl önceydi. Yine bir 27 Nisan günü gerçekleşen vahim bir hadise Osmanlı tarihinin olduğu kadar Ortadoğu tarihinin gidişini de derinden etkilemiş ve sonuçları itibariyle bir imparatorluğun sadece dokuz buçuk yıl zarfında tamamen elden çıkmasına yol açmıştı. Üzerinde ne kadar dursak azdır bu bakımdan.
Şimdi zamanın makarasını geri doğru sarıp 116 yıl önceki 27 Nisan gününe uzanalım beraberce. Bakalım, o kara günde neler olmuş, neler bitmiş?
Tarih: 27 Nisan 1909 Salı.
Yer: Yıldız Sarayı, Küçük Mabeyn Köşkü.
Selanik’ten İstanbul’a yürüyen Hareket Ordusu trenle Bakırköy’e gelmiş, oradan atlara binerek Yıldız Sarayı’na doğru ilerlemektedir.
Sultan 2. Abdülhamid’in tahttaki son dakikalarıdır.
Yalnızdır 67 yaşındaki Sultan. Ailesiyle baş başadır.
On yıllardır gözü gibi esirgediği askeri tarafından işgal ve hatta yağma edilmiş olan Yıldız Sarayı’nın bir köşkünde iki haremağasıyla beraber gelecek haberlere muntazırdır.
Etrafı öylesine kalleşçe kuşatılmıştır ki, bırakın kendisine kahve ikramını, aç kalmış çoluk çocuğuna ekmek dahi bulamamaktadır.
Tam 33 sene eteğinin bir ucu Adriyatik sahilinde, öbür ucu Basra Körfezi’nde serili bir imparatorluğu emperyalist aç kurtlara yem etmemek için çırpınmış olan Sultan Abdülhamid şimdi kendi evladı gözüyle baktığı asker kılıklı eşkıya tarafından tahtından düşürülmektedir.
Efendim, dokuz ay önce dağa çıkanlardan Resneli Niyazi çok dürüst, namuslu ve kahramanmış! Geçin efendim. Cuma vakti cümle erler ve subaylar namazdayken fırsattan istifade tabur kasasını kırarak devletin 200 Hamidî altınını çalan ve tüfeklerine el koyarak 200 kadar adamıyla dağa çıkan eşkiyayı efsaneleştirirseniz 15 Temmuz’daki şenaati icra edenleri de alkışlamanız gerekir.
Hem yüz küsur sene önce hem de bugün yapılan, bal gibi kanunsuz eylemlerdi ve biri başarılı oldu diye tebcil edilirken öbürü başarısız olunca takbih edilmemeli, hepsi aynı “gayrimeşruluk gayrimeşruluktur” kriterine göre millet vicdanda mahkûm edilmelidir. Aksi takdirde o zehirli iyi darbe-kötü darbe ikilemine sürükleniriz ki, bu bizi çıkmazların en çürütücüsüne mahkûm eder.
Her neyse. Biz yine Küçük Mabeyn Köşküne dönelim.
Bakalım orada neler oluyor?
Dört Müslüman yok muydu?
Kulağına sesler çalınır Sultanın. At nallarından çıkan sesler yaklaşmaktadır.
Yıldız Sarayı’nın........
© Yeni Akit
