Yıkılmalar ve inşâlar
Kısacık ömrümüzde ne çok hayâl kırıklıklarımız var.
Ne umduk ne bulduk…
Ne çok insana ümit bağlamışız, ne çok insandan ne büyük faydalar beklemişiz. Meğer bizim dağ gördüklerimiz bir tümsek bile değilmiş.
Derneğin kapısından girdiğimde henüz 11-12 yaşlarında bir ortaokul talebesiydim. Okuduğum çizgi romanlara benzeyen kahramanların resimleri bana çok hoş gelmişti. Göğsümüzü kabartan târihî şahsiyetler… Arkalarında uzak tepelerin arasında kıvrım kıvrım kaybolan bir ordu ve heybetli atlarının üstünde korkusuz, gözlerinden ateşler saçan kahramanlar… İşte biz de bu ordunun günümüze düşen kısmında bir neferdik.
Gelmişiz dünyâya milliyet nedir öğretmişiz
Bugün de biz öğretecektik.
Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu
Andırır Altay’dan kopan bir çığı…
Turan’dan, İran’dan, Mekke’den, Medine’den geçip Anadolu’da nefeslenen ve oradan yeni bir hızla Afrika’ya, Avrupa’ya ulaşan bir akış, bir sel… Günümüzde cılızlaşmış/durmuş olan bu seli biz canlandırıp Allah’ın ismini kaldığı yerden cihâna yaymaya biz devâm edecektik. Müthiş hayâllerdi.
Bir dipçik darbesiyle kendimizi işkencehânelerde bulduğumuzda çok şaşırmıştık. Yücelmesi için her şeyimizi fedâya hazır olduğumuz devlet bizi düşman görüyordu. Hayâllerimiz nasıl da yıkılmıştı.
İşkenceler, maddî sıkıntılar ve hayâl kırıklıkları birçoklarımızı mânevî bir arayışa yöneltti. Birçoğumuz farklı kaynaklarda susuzluğunu gidermeyi denedi. Bulduğumuz kaynaklara önceki samîmiyetten daha büyüğü ile bağlandık. Yunus gibi heyecanlandık. Ballar balını buldum/Kovanım yağma olsun… Yeni bir başlangıç, yeni bir heyecan, yeni bir derinlik… Bunlar ne güzel kardeş, bu ne temiz bir dâvâ, bu âbiler ne kadar âlim, ne kadar fazîletli, ne kadar mâneviyatlı âbiler idiler… İşte gerçek i’lâ-yı kelîmetullah dâvâsı buradaydı. Daha önceki hayâllerimize bu kardeşler ile........
© Yeni Akit
visit website