Bölgeler coğrafî mi idarî mi?
Yavuz Alogan yazdı…
Seyirciyi aptal yerine koyan uçuk kaçık aksiyon filmleri vardır. Bir sonraki sahnede müthiş bir şeylerin olacağı ima edilerek zavallı seyirci tedirgin bir bekleyişe sürüklenir.
Saray’ın yirmi üç yıldır süren, artık sona yaklaşan oyunu tam da bu kalıba uyuyor.
Kahramanımızın netice alma ihtimali azaldıkça oyunun aksiyon dozu artıyor, seyirci acaba ne olacak diye merak ediyor. Aslında bir şey olmayacak. Her sahnede olan oluyor zaten. Yaratılan beklenti bir sonraki sahnede olacakları gizlemeyi, seyircinin merakını zamana yayarak yatıştırmayı amaçlıyor. Toplam netice ortaya çıktığında, seyircinin iyice aptallaşmış ve tamamen tükenmiş olması isteniyor.
Aslında atılan her adımın, geçilen her eşiğin sonuçları ortaya çıkıncaya kadar ülkeye ne yapıldığını anlayamadık. Hayat gözümüze sokunca anladık. Tam olarak anladık mı? O da biraz şüpheli.
Mesela, demokrasi vaadiyle yapılan referandumlardan sonra tek adam tarafından kararnamelerle yönetilmeye başladığımız vakit rejimin değiştiğini anlar gibi olduk.
Peki havuz medyasını ne zaman fark ettik? Elbette, başta AA ve TRT olmak üzere medyanın yüzde 98’i Saray’ın borazanı olduğu vakit.
TODAİE’nin kapatılması ve yerini Cihannüma Derneği’ne bırakması ile üniversitelerin çöküşü ve yozlaşması ya da tevhidi tedrisatın kaldırılması ile orta öğretimin imam hatipleşmesi, müfredatın gericileşmesi arasında bağ kurabildik mi?
Ekonomide kaos başlayınca bazılarımız Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) hatırladı. Hıfzıssıha Enstitüsü’nün kapatıldığını pandemi sırasında fark ettik. Yangınlar turizm bölgelerini yakınca Türk Hava Kurumu’nun (THK) önemini anladık. Saymakla bitmez. Her defasında önce yalanlarla vaatlerle aldatıldık, sonra fark ettik. Fark ettiğimiz şeyi acaba tam olarak anladık mı? Bu biraz şüpheli.
Bereket bu dönem sona erdi. Şimdi önümüzü görebiliyoruz, çünkü taraflar çok açık konuşuyorlar. Vaatler azaldı, mecburiyetler dile getiriliyor.
ABD’nin talimatına, İsrail’in arzularına uyarak üniter ulus-devlet olmaktan çıkıyor, bir tür eyalet sistemine geçiyoruz. Türk milletinin iradesini PKK şefinin kurucu iradesine teslim etmeye, mümkün olursa araya Arapları da sokuşturmaya çalışıyoruz. Cumhuriyet’e ve Kemalizm’e en düşman AKP kesimi Arapların kurucu iradesini temsil ediyor.
Peki nasıl bölüneceğiz? Bunu MHP’nin sokaklara astığı afişten öğreniyoruz. Afişe baktığımızda aslında yedi “coğrafî” bölgesi olan Türkiye’nin dokuz bölgeye ayrıldığını görüyoruz. Coğrafî olamayacağına göre (malûm, coğrafya değişmez) bunların “idarî” bölgeler olduğunu anlıyoruz.
Haritadaki en önemli bölge, kuşkusuz güneydoğu bölgesi, Dicle-Fırat su havzası. Burada özerk bir Kürt bölgesinin kurulacağını anlıyoruz. Sekiz ilden oluşan güneydoğu bölge haritasına dalgın dalgın bakarken, bölgenin öteki ucunda, Golan tepelerinde İsrail’in ele geçirdiği su kaynaklarını, Davud koridorunu, SDG’nin Suriye’ye hükmetme ihtimalini düşündüm.
Ve aklıma birden General Osman........© Veryansın TV
