menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Habitusunu yitiren vatanından olur

38 1
26.05.2024

Şahin Filiz yazdı…

İlk önce Sami kavramını üç büyük din açısından anlamamız gerekir. Ciddi yazılmış hemen bütün dinler tarihi yapıtlarında Samiler, Ortadoğu’da çoğunlukla İbranilere ve Araplara işaret eder. Sami dinler Yahudilik, Hıristiyanlık ve nihayet İslam zincirini oluşturan az çok ama süreklilik ifade eden bir gelenek zincirini oluşturur.

Sâmî (Semitic) terimi başta Arabistan, Suriye, Irak ve Afrika’nın bazı bölgeleri olmak üzere geniş bir coğrafyada benzer özelliklere sahip diller konuşan Akkadlar, Bâbilliler, Asurîler, Amurîler (Amurrular), Ârâmîler, Süryânîler, Ken‘ânîler, Nabatîler, Fenikeliler, İbrânîler, Araplar ve Habeşler gibi kavimleri kapsar. Günümüzde dünyadaki en kalabalık Sâmî kavmi Araplar’dır. Tevrat’a dayandırılan terim (Tekvîn, 10/1, 21) Batı’da ilk defa Semitic şeklinde 1781’de Avusturyalı bilim adamı August Ludwig Schlözer tarafından kullanılmıştır. Hz. Peygamber de bir hadisinde Araplar’ın babasının Sâm olduğunu söyler (Müsned, V, 9-11; Tirmizî, “Tefsîr”, 37; “Menâḳıb”, 69). Sâmîlik kavramı esasen kültürel çevreyi ifade eder. Bu sebeple Sâmî toplulukları arasındaki yakınlık, daha çok konuştukları diller ve kültürleri arasındaki benzerliklerle açıklanmaya çalışılmıştır. Sâmîler arasındaki akrabalık, ancak XIX. yüzyılda bazı yazılı belgelerin çözülmesi ve Sâmî kabul edilen kavimlerin dilleri arasında karşılaştırmalı çalışmalar yapılmasıyla anlaşılmaya başlanmıştır.¹

Sami, August Ludwig Schlöze tarafından Almanca Semitik olarak karşılanmıştır. Akatlar ve Babilliler’den İbraniler ve Araplara kadar Ortadoğu’daki hemen bütün halkları içerir. Bu halklar, din ve gelenekleri bakımından şu ya da bu şekilde birbirinin devamı niteliğindedir. Ancak, “en son din İslam” inancını savunan Arapların çoğu, çağdaş dünyada Semitizmin yalnız Yahudilikle değil İslam’la varlığını koruduğuna işaret eder. Şu hâlde Sami ya da Semitik olmak, sayılan Ortadoğu halklarının neredeyse birörnek din ve geleneklerine bağlılık anlamına gelmektedir. İslam dini Sami geleneğin ya da Semitik zincirin en son halkasıdır.

Dikkat edilirse Hıristiyanlık ve onun kolları olan Süryanilik gibi dinsel oluşumlar, Semitizmi Hıristiyanlığa kadar genişletmekte ise de Hıristiyanlık İ.S. II. Yüzyıl gibi erken bir dönemde Patristik Felsefe² ile Semitik habitustan çıkmak için kolları sıvamıştır. Bu çıkış çabası, 800. Yüzyıla doğru yerini, Orta çağ Hristiyan felsefesinin ilk belirtilerine bırakmış, çıkış 14. Yüzyılda Floransa’daki Rönesans’la birlikte kesin bir kopuşa dönüşmüştür. Hıristiyanlık Sami bölgesinde (Nazereth/Nasıra) ve bir Sami (İsa) tarafından ortaya atılmışsa da artık Avrupalı olmuştur. Bugün bu nedenle, Hıristiyan bir birey ya da toplumdan söz ettiğimizde aklımıza sarık saran, cübbe giyen, Yahudi dinsel kıyafetine bürünen ya da Ortadoğu’ya özgü giysilerle dolaşan bir kişi ya da topluluk gelmemektedir. Avrupalılaşan Hıristiyanlık akıl, felsefe ve bilimle buluşmak ve Antik Felsefeyi yeniden diriltmek çabası sayesinde Sami dinlerin yarattığı birörnek habitusun kuşatmasını yarmıştır. Avrupalı adsal (nominal) düzeyde Hıristiyan kalmayı sürdürse de Hıristiyan gibi yaşamak zorunda olmadığını keşfetmiş ve kendi habituslarını yaratmıştır. Avrupalı ya da Amerikalı çoğunluk bu dinle anılmasına karşın, İsa ve havarileri gibi yaşam alışkanlığının türlü semitik şekillerine alışkın topluluklar olmamıştır. Yaşam alışkanlıklarını, Hıristiyanlığın daha ikinci yüzyılında din adamlarının felsefe ile buluşması yoluyla kendilerince belirleyeceklerinim işaretlerini vermişlerdir.

Çağdaş Avrupa ve ABD’yi oluşturan halklar, çoğunluk itibarıyla Hıristiyan olsalar da Yeni Ahit’in yazıya geçirip dogmalaştırdığı habitusla yetinmeyeceklerini II. Yüzyıldan itibaren hissettirmişlerdir. Hıristiyanlığın başını çektiği Hristiyan’ca düşünme ve yaşama yönergesi, Avrupalının felsefe ve bilimde Rönesans’a doğru yolculuğu ilerledikçe masalsı büyüsünü yitirmiş, yaptırım gücü zayıflamıştır. Ne ki Eski Ahit, Kutsal Yasa olarak Avrupalıyı ve ABD’liyi kendi başına habitus icat etmemesi yönünde tarihsel uyarısını Matta 5: 17-20’de İsa’nın şu sözüyle yapmayı ihmal etmemiş; Hıristiyan habitusu olmasa da, Torah Habitusunun inanç ve tutumuna aykırı davranamayacaklarını bildirme gereği duymuştur: “Kutsal Yasa’yı ya da elçilerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim”.

Aba altından gösterilen bu sopa, Eski Ahit’in görünüşte Yahudileri bağlasa da şeriatçı habitusun Hristiyan dünyada egemen olmaya devam ettiğini; kendilerini Hıristiyan olarak nitelendirenlerin, tıpkı Yahudilik tarzı habitus oluşturmaları istenmese de yeri geldiğinde onlar gibi düşünme ve davranma zorunluluğu duymaları gerektiğini açıklar. Gazze’deki katliama Hristiyan dünya........

© Veryansın TV


Get it on Google Play