Eurofighter Typhoon: Düşen Gölge
İsmet Hergünşen yazdı…
“Diplomasi sanatı, politik ve harp sanatı, tercih ve seçme sanatıdır.” der Baldwin.
Bu söz, yalnızca bir dönemin değil, Türkiye’nin yüzyıla yayılan dış politika birikiminin en berrak özetidir.
Son çeyrek asra dek, Türkiye’nin içte ve dışta izlediği tüm politikaların temelinde, Atatürk’ün çizdiği o dengeli vizyon yatıyordu.
O vizyonun özeti, kısa ama derin bir ilkede saklıydı: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”
Cumhuriyet’in ilk dönemlerinden itibaren jeopolitik konumun yarattığı hassas dengeler özenle gözetildi.
Dogmatik yaklaşımların yerini akıl aldı; hamaset değil, pragmatik aklın rehberliğinde adımlar atıldı.
Türkiye’nin Batı merkezli kurumlarda yer almasının ardında, çağdaşlaşma sürecini hızlandırma düşüncesi vardı; teslimiyet değil, ilerlemenin kolaylaştırılması hedeflenmişti.
Bu anlayışın somut yansımaları Hatay’ın ana vatana katılması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye lehine tahkim edilmesi ve komşularla saldırmazlık anlaşmalarıyla görünür hale geldi.
Diplomasi, o günlerde devlet aklının en rafine halini temsil ediyor; barışın dili, egemenliğin arkasındaki gerçek güç olarak öne çıkıyordu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında savaşın dışında kalınması, ardından........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein