menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yoksuldan alıp, zengine dağıtmak!

9 11
24.09.2025

Ahmet Müfit yazdı…

Ekonominin, yabancı para (döviz) bağımlılığının, dışarıdan sürekli yabancı para girişini zorunlu kılıyor olmasının doğal sonucu olarak, ihtiyaç duyduğunuz bu paranın gelmesini sağlamak için, bu paraya “uygun” bir gelir sağlamayı yani faiz ödemeniz/ödemeyi vaat etmeniz gerekiyor.

Sağlamayı taahhüt edeceğiniz “uygun gelir” yani ödemeniz gereken faizin ne olduğunu belirleyen şey, ihtiyacınız olan paranın miktarı ve aldığınız parayı faiziyle ve zamanında ödeme “potansiyeliniz” yani “kredi riskiniz”. Aldığınız borcu geri ödeme konusunda herhangi bir risk söz konusu değilse daha düşük, geri ödeme riski olduğunda ya da öyle düşünüldüğünde ise daha yüksek faizle borçlanıyorsunuz/borçlanabiliyorsunuz.

Borcunuzu geri ödeme “potansiyelinizi” ya da geri ödeyememe riskinizi ölçüp, küresel düzeyde para satanlara rapor edenler ise herkesin bildiği, piyasacıların “kurum” diyerek yüce karar vericiler olarak tartışmasız bir konuma yükselttikleri, ağırlıklı olarak ABD sermayeli, ABD yasaları ile yetkilendirilmiş, ABD siyasetiyle içli dışlı özel şirketler. En bilinenleri, Standart&Poor’s, Moody’s, Fitch Ratings.

Basit bir şekilde ifade edersek, bu şirketlerin ülkeniz için verdiği not, ülkenizin “risk primini (Credit Default Swap), yani alacağınız borca karşılık olarak küresel düzeyde, o an itibariyle geçerli reel faiz oranının üzerine eklenecek ekstra faizi belirliyor.

An itibarıyla Türkiye’nin 5 Yıl vadeli borçlanmaya esas Kredi Risk Puanı 236,86 (Bu rakamın, ekonominin bu hale gelmesinin birinci dereceden sorumlusu Mehmet Şimşek tarafından, büyük bir başarı olarak görüldüğünü ve “Bütün bu dış, iç şoklarının yaşandığı dönemde bizim verdiğimiz tepki doğruydu ki bugün enflasyon düşmeye devam etti. Ülkenin risk primi düştü. Bu sabah itibarıyla Türkiye’nin risk primi 244 ile son 5 yılın en düşük düzeyinde.” sözleriyle, mutlu bir haber olarak kamuoyuna açıklandığını da belirtelim) bu puanla, risk pirimi 378,01 olan Mısır’ın ardından dünya ikincisiyiz.

Bunun anlamı, aldığınız her bir borç için, risk pirimi 7,25 olan Almanya’dan, 34,84 olan Çin’den, 70,71 olan Endonezya’dan, 72,38 olan İsrail’den, 86,47 olan Hindistan’dan, 125,89 olan Brezilya’dan, 145,59 olan Güney Afrika’dan daha hatta çok daha fazla faiz ödemeyi vaat/taahhüt etmek zorunda olduğumuz.

Daha önce de birçok kez ifade ettiğim gibi, bu vaat/taahhüt de tek başına, ihtiyaç duyulan yabancı paranın (dövizin) gelmesi için yeterli değil. Örneğin, küresel sistemin çıkarları yerine ülke çıkarlarını öncelediğiniz bir noktada, bu risk priminin şantaj ya da tehdit olarak da karşınıza çıkabileceğini bilmeniz, siyasi bağımsızlık talebiniz/ısrarınızla, risk priminiz arasında negatif bir ilişki olduğunu da hatırda tutmanız gerekiyor.

Gelelim, bu noktaya kadar finansman ve finansmana erişimin, parayı satanlarca dayatılan koşullarına ilişkin söylediğimiz şeylerin, gerçek ekonomiye yani üretime, enflasyona, dış ticaret hadlerine, sonuç olarak ülkenin bağımsızlığı ve halkın refahına etkisinin ne olduğu konusuna.

Dışarıdan alınacak borç karşılığı olarak, daha yüksek risk pirimi yani faiz ödemek durumunda kalıyor olmanızın üretim, enflasyon ve........

© Veryansın TV